Okuyan ve oylayan okurlarıma teşekkür ederim.
Kapıyı açtığımda görmeyi düşündüğüm son kişi karşımdaydı.
"Selam dostum" diyerek beni kucakladığında ben hala sürprizin etkisi altındaydım.
"Seni buraya hangi rüzgâr attı dostum."
"Uzun zamandır gelmek istiyordum" dedi Tenzin. "Yolda tesadüfen öğrendim, taksiciler bile ışınlanan adamların videosunu konuşuyor."
"Namımız aldı yürüdü desene. Kusura bakma kapıda kaldın, buyur geç içeri."
Tenzin odaya girip elindeki çantayı kenara koydu. Özlem gidermek için bana dostça sarıldı. Ben de karşılık verdikten sonra ayrıldık, kol mesafesinden omuzlarımı tutup yüzüme baktı.
"Saçların uzadığı için mi yoksa başka bir şeyden dolayı mı bilmiyorum ama çok değişmiş gibisin Mert."
Tenzin'le fiziken görüşmeyeli uzun zaman olmuştu. O ise hiç değişmemiş bir halde, kel kafası ve rahip kıyafetleri ile karşımdaydı.
"Ne yapmayı düşünüyorsun Mert? İnsanlar sana farklı gözle bakacaklardır."
"Basın toplantısı yaparak olayları açıklayacağım. Sonuçlarla yüzleşerek, spekülasyonlardan arınacağım."
"Bu dediğin olay seni çok yıpratacaktır."
"Evet dostum ama yapmak zorundayım."
Tenzin'in beni destekleyeceğini biliyordum fakat bu benim adıma endişelenmesini engellemiyordu. Toplantı için tarih ayarlanmıştı, yarın basının karşısında tüm soruları cevaplayacaktım.
Tenzin'e kalması için aynı katta bir oda ayarladım. Bu gece iyice dinlenip yarına hazırlanmalıydım. Derin ve kesintisiz bir uyku için korunma dualarımı okuyup, uykunun kollarına teslim oldum.
Sabah uyandığımda, uzun zamandır hiç bu kadar iyi uyuduğumu hatırlamadığımı fark ettim. Duşumu alıp, kahvaltı için Tenzin'le aşağıya indim. Otelin restoran kısmı küçük ama sevimliydi. İki kişilik bir masaya geçip oturduk.
Tenzin salata ve meyve suyu alırken ben tost ve sütü tercih etmiştim. Biraz eski günlerden konuştuktan sonra, basının karşısına çıkma saati yaklaştığı için kalkmak zorunda kaldık.
Do Hyun'un gönderdiği ajanların eşliğinde araca bindik. Tenzin hesapta yoktu ama dün gece Do Hyun'a bilgi verince onu da plana dâhil ettik. Bir otelin konferans salonu olarak kullanılan yeri, basın konferansı için düzenlemişlerdi.
Öğrendiğime göre başbakan bana tam destek olması için Do Hyun'a emir vermişti. Benim olayıma destek olmalarına çok memnun olmuştum. Kore basını özgür de olsa çok üstüme gelmelerini engelleyebilirlerdi.
Konuşmak için kürsüye çıktığımda karşımda oturan onlarca muhabire baktım. Hepsi büyük beklentilerle gelmiş, birbirlerini dinlemeden soru yağdırıyorlardı. Ben sessiz kaldıkça bağırışlar azalıp yavaşça söndü.
Şimdi salonda çıt çıkmıyordu. Konuşmayı İngilizce yapacaktım ama ajan dostum benim için bir tercüman ayarlamıştı. İki tarafın anlaşabilmesi için iyi bir imkândı.
Sesimi düzenlemek için bir iki kez öksürdüm. Tüm gözler bana çevrilmişti, bir yandan flaşlar patlıyor, diğer yandan eller klavyede hazır bekliyordu.
"Öncelikle kendimi tanıştırayım, adım Mert Yılmaz, Türküm."
Eller klavyelerin üzerinde gezinmeye başlamıştı. Konuşmamın devamını beklediklerini biliyordum ama nasıl devam edecektim hiçbir fikrim yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüncü Göz (SY)
FantasyMert'in Türkiye'den Tibet'e giderek kendisini Nirvana yolunda geliştirme çabaları, Yu-Mi'nin işe karışmasıyla Kore'de son buldu. Yu-Mi ile tanıştıktan sonra geliştirdiği güçlerle Kore'ye giden Mert, kızın babasının icat ettiği cihazı korumakla görev...