10-Tutsak

8.8K 424 37
                                    

Bu bölüm oguzgul e ithaf edildi.

Çok cesur olduğumu iddia edemem, bu yüzden bodoslama dalıp adamları harcama fantezimi bir kenara bıraktım ve plan yapmaya başladım. Öncelikle üçüncü gözüme odaklanıp gözlerimi kapadım. Binayı ve dışarıdaki adamları farklı olarak algılamaya başladım. Binanın her yönünü inceliyor ve zihnime kazıyordum.

Adamların auraları kırmızı ve mor arası renklerdeydi. Silahli ve ölümcül düşüncelere sahip olduklarını anlamıştım. Kendimi göstermemem gerekiyordu. Binaya arkadan yanaşıp ulaşabileceğim bir pencere olup olmadığına bakmalıydım.

Sonra durdum ve kendime sordum, neden saklanıyorum? Adamların az gelişmiş zihinleri ile oynayıp yanılsamaları kullanabilirdim.

Geçen sefer yemek getiren adam ortalarda yoktu. Diğer adamların zihnine o kişinin imajını yansıtırsam beni o zannederlerdi.

Tabi olayın riskli tarafları da vardı. Örneğin ya başaramazsam, yanılsamama kanmazlarsa?

Tapınakta öğrendiğim dövüş tekniklerini düşündüm. Fiziksel esnekliğimizi ve dayanıklılığımızı artırmak için sürekli olarak yaptığımız çalışmaların meyvelerini görürüm o zaman. Yanlarına yaklaşıp silahlarına erişemeden, gafil avlayacak kadar yanılsamam başarılı olsa yeterdi.

Konsantre oldum ve yemek taşıyan adamı zihnimde canlandırdım. Uzaktan binaya yaklaşırken bir yandan konsantrasyonumu bozmamaya çalışıyor, diğer yandan adamların hareketlerini gözlemliyordum.

Yanlarına yaklaşırken bana şaşırmadan bakmaları, başarılı olduğumun göstergesiydi. Aramızda 30 metre den az kalmıştı ve hiçbir tehditkâr hareket algılamamıştım.

Elimde tepsi tutuyor gibi kollarımı öne uzatmıştım. Adamlar sanki yemeğe bakacaklarmış gibi kafalarını uzatmaya başlayınca bir an panikledim. O detayı hiç düşünmemiştim.

Bir an gözlerinin önündeki görüntüm dalgalandı. İki adam gözlerini kısarak bana bakmaya başladıklarında konsatrasyonumu tekrar kazanmıştım.

Her şeyin normal göründüğe kanaat getirdiklerinde, kendi aralarında konuşmaya döndüler.

Binanın kapısındaki sürgüyü çekip odaya adımımı attığımda, Koreli kız ürkerek geri kaçtı. Suretine büründüğüm adamın kızı rahatsız ettiğini anlayınca, hemen yanılsamayı kaldırdım kendi görüntümü gösterdim.

Kızın şaşkınlıktan dili tutulmuştu. Büyük ihtimalle sanrı gördüğünü düşünecekti. Üzerimdeki keşiş kıyafetlerinin güven vereceğini umarak, İngilizce konuşmaya başladım.

"Benden korkma lütfen. Seni kurtarmaya geldim."

Söylediklerimi anlamadığından endişelenmeye başlamıştım. Korece de bilmiyordum ki. Tam el işaretleri ile anlatmaya çalışıyordum ki sözleri kulağıma geldi.

Kısık sesle de olsa "kurtar beni, yalvarırım kurtar" dedi İngilizce.

Sonunda anlaştığımıza sevinerek, ürkütmeden yavaşça elimi uzattım.  Elimi tutarken tereddüt ettiyse de sıkıca tutunduğunu hissettim.

Ayağa kalktığında, buradan nasıl geri döneceğimizi düşünmeye başlamıştım. Gelirken bir anlık aydınlanma ile âlemin dürülmesini sağlamıştım ama ya geri dönerken başaramazsam ne olacaktı.

Dışarıdaki adamların, her an içeri girebilecekleri ihtimalleri beni endişelendiriyordu. Sesler kapıya yaklaştığında, içeride gereğinden fazla kaldığımı anlamıştım.

Biri Tibetçe şöyle diyordu "Uyanık herif en sonunda kızın tadına bakmaya karar verdi herhalde. Nasılsa birkaç güne ölecek, sıraya geçelim bizde."

Adamların kahkahaları kulaklarımı acıtıyordu. Kıza yapmayı düşündükleri şeyleri engellemem için zihnimi arındırmalı ve başarmalıydım.

Hacı Anne geldi aklıma. Bana güven ve güç aşılamıştı. Onun nur yüzünü gözümün önünde canlandırıp, yardım diledim.

Kıza gözlerini kapatmasını söyleyip, kapı dışarıdan açılırken bende bir adım öne attım.

Adım atarken bende gözlerimi kapatmıştım ve şimdi açmaya korkuyordum.

Biri Tibetçe bir şeyler söyleyince başarısız olduğumu anlayıp dövüşmek üzere gardımı aldım.

"Mert, başarmışsın. Kızı ve kendini sağ salim geri getirdin" dediğini anlayınca, Tibetçe konuşanın Tenzin olduğunu fark ettim.

Kızda gözlerini açmış etrafına şaşkın bakışlar atarken, birden gözlerinin akı gözüktü ve yere yığıldı. Yaşadığı olayın şokuna dayanamamıştı.

Tenzin'in yardımı ile kızı odama taşıdık. Detayları konuşmak üzere dostumun odasına gittik. Tenzin bizim bir anda avluda belirdiğimizi görünce önce şaşırmış sonra sevinmişti.

Hacı Anne'nin bana rüyamda söylediklerini ve yaptıklarını anlatınca, Tenzin ilgiyle dinledi. Kızın kendisine gelmesiyle birlikte, birçok şeyin açığa kavuşacağı belliydi.

Aradan geçen birkaç saate rağmen kız uyanmayınca, acıkmış olabileceğini düşünerek yanına gittim.

Üzerinde hala pis kıyafetleri vardı. Tapınakta bir kadının giyebilmesi için özel giysiler yoktu. Bu yüzden ona keşiş kıyafetleri ayarladım. Yanına bırakırken gözleri açıldı. O mükemmel çekik gözler bana şükran dolu bakarken, ağızdan garip bir teşekkür ederim sözü çıktı.

Garipti çünkü; teşekkür ederim sözünü Türkçe söylemişti.

-DEVAM EDECEK-

Üçüncü Göz (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin