59-Tibet'ten çağrı

2.8K 229 78
                                    

Not: İş yoğunluğu nedeniyle ara verdim. Özür dilerim. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Özet: Mert, Yu-Mi'yi incitmekten korktuğu için halasına karşı harekete geçememektedir. Kang Ho ile görüşen Mert, cihazın önceki fonksiyonunu kaybetmeden asıl fonksiyonunu da yerine getirdiğini öğrenir. Kang Ho ve kızı, Do Hyun'un ölümüne yol açan kadının cezalandırılması yönünde Mert'e destek olurlar. Astral çıkışla meclis alanına giden Mert, Hacı Anne ile görüşür.

*** Yeni Bölüm ***

Hacı Anne ile uzun bir süreden sonra yeniden konuşabilmek çok güzeldi. Do Hyun'u görebiliyor olmak her ne kadar deliliğimi simgelese de mutluydum. Yu-Mi ile evlenmek ve cihazı korumaya devam etmek yapmak istediklerimin arasındaydı.

Buraya gelirken kaderimin bana neler hazırladığını bilmiyordum. Başıma ne gelmiş olursa olsun burada olmaktan ve Yu-Mi ile birlikte bir ömür geçirme düşüncesinden haz alıyordum. Düşüncelerim çalan telefonla bölündü.

Do Hyun'a baktığımda, otel odamdaki koltukta otururken, arayanın kim olduğunu bilmediğini işaret etmek için omuz silktiğini gördüm. Cebimden çıkardığımda ekranda Tenzin'in adını görünce şaşırdım.

Uzun zamandır görüşmediğim dostumu ne kadar çok ihmal ettiğim aklıma geldi. Bekletmeden açıp cevap verdim.

"Selam dostum."

"Selam Mert, acil yardımın lazım."

Dostumu hiç bu kadar telaşlı görmemiştim. Sesindeki heyecan beni de meraklandırmıştı.

"Neler oluyor Tenzin?"

"Acele buraya gelebilir misin? Mekânı dürerek gelirsen birkaç saniye sonra olanları yüz yüze konuşuruz."

"Ama..." diye itiraz edecekken telefonu kapatmıştı. Şaşkın bir halde yüzüme kapanan telefona bakakaldım. Mekânı dürerek oraya gideceğime o kadar inanıyordu ki birkaç saniye sonra konuşacağımızı düşünerek telefonu kapatmıştı.

Do Hyun'un ölümüne sebep olduğumu düşündüğüm o günden beri mekanı dürmeye cesaret edemiyordum. Verdikleri ilaç ben de işe yaramamıştı. Bir şey olacağından korkmaktan çok, suçluluk duygusu yüzünden yapamamıştım.

"Ne bekliyoruz?" diye sordu Do Hyun. Ona düşüncelerimi anlatmama gerek yoktu. O benim bilinçaltımın yarattığı bir hayaldi. Yine de bir açıklama bekler gibi olduğunu görünce konuşma ihtiyacı duydum.

"Ben-ben yapamam."

"Neden?"

"Çünkü senin-yani onun- ölümüne..."

"Bu çok saçma Mert" diye bağırdı Do Hyun. "Benim ölümüme sebep olduğun fikrinden vazgeç. Bunu yapan o kadındı."

"Ama..."

"Aması yok" diye bağırdı. Bilinçaltım beni azarlıyordu. Ona inanmayı çok istesem de bu duygudan kurtulamıyordum.

"Şimdi, hemen Tenzin'in yanına gidiyoruz" dedi Do Hyun.

Ayağa kalkıp kayboldu. Ben de ardından adım atarak Tibet'teki tapınağı düşündüm. Fakat hiçbir şey olmadı. Aslında bir şey oldu, yani adımı atıp istediğim yere gidemeyince denge bozuldu ve dizimi yatağın kenarına çarptım.

Hem beceriksiz, hem de sakar olmuştum. Do Hyun geri dönüp tepemde dikilerek gülmeye başladı.

"Niye gülüyorsun?"

"Hem beceriksiz, hem de sakarsın o yüzden" dediğinde ben de gülmeye başladım. Gülmem önce kahkahaya sonra gözyaşlarına dönüştü. Duygularımın anlık değişimi ile gözyaşlarım su gibi akıyordu.

Üçüncü Göz (SY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin