Not: Do Hyun'u hikâye de tutmanın bir yolunu buldum. Umarım beğenirsiniz. Lütfen oy vermeyi unutmayın. Okuyan sayısına göre bu kadar az oy olması, bölümü beğenmediğiniz için mi yoksa oy tuşuna basmayı unutmanız mı, gerçekten merak ediyorum. İyi okumalar.
Özet: Mert Do Hyun'u görmeye devam etmektedir. Cenazeye katıldığında, tabuttaki Do Hyun'u canlıymış gibi görür. Mezarlıkta Teykel'le karşılaşan Mert, cinin ateşkes teklifini kabul eder.
*** Yeni Bölüm ***
Günler geçtikçe, Do Hyun'u gördüğümü kabul etmek git gide zorlaşıyordu. Şizofrenlerin ne hissettiğini çok iyi anlıyordum. Çevrenizde gördüğünüz kişilerin hangisi gerçek hangisi hayal emin olamıyordunuz. Do Hyun'un cenazesine katılmasam, gördüğümün hayal olduğunu kabul edemezdim.
Cenazenin üzerinden bir hafta geçmişti. Bu süre zarfında otel odamdan çıkmamıştım. Yu-Mi her gün yanıma uğrayıp beni teselli etmeye çalışıyordu. Do Hyun karşımdaki koltukta oturup, Yu-Mi'nin sözlerinden duygulanarak gözleri yaşarmış bir şekilde bana bakıyordu.
Yu-Mi gözlerimi diktiğim yere tereddütle baksa da, bir şey göremiyordu.
"Mert kendini suçlamaktan vazgeç lütfen. Yaşamdan kendini soyutlayarak neyi başarmayı amaçlıyorsun?"
"Ben – sadece –bilmiyorum."
"Sana nasıl yardım edebileceğimi söyler misin?" diye sordu Yu-Mi.
"Halana ulaşıp, bu yaptığının hesabını sormam lazım. Fakat seni incitmekten korkuyorum."
Yu-Mi'nin gözleri dolmuştu. "Halam bile olsa bu yaptığı affedilmez bir şey. Üstelik düşmanla işbirliği yapıyor. Babama olan kini yüzünden yaptıklarını haklı çıkaramaz. İstersen senin için yerini öğreneyim ne dersin?"
"Hayır" diye itiraz ettim. "Bu işe seni de bulaştırmak istemiyorum. Bana babanla bir görüşme ayarlar mısın?"
Yu-Mi şaşırsa da kabul etti. Telefonundan babasını arayıp bugün için görüşmek istediğimi söyledi. Kang Ho iki saat sonra laboratuarda olmamı, o zaman görüşebileceğimizi bildirdi.
"Kendime çeki düzen vereceğim canım, sıkılırsan bekleme" dediysem de Yu-Mİ kalmayı tercih etti.
Banyoya girip duş aldım. Bir haftalık sakalımı traş ettikten sonra, saçlarımı tarayıp eşofmanlarımla odaya geçtim.
Yu-Mi temizlenmiş halimi görünce gülümsedi. "İşte âşık olduğum adam" dedi. Ben de tebessüm ettim. Koltukta oturan Do Hyun,"yakışıklı oldun dostum" dedi. Yu-Mi yanımda olduğu için cevap veremedim.
Üzerimi giyinip aşağıya ineceğimi söyleyerek, Yu-Mi'yi lobiye yolladım. Bir yandan giyinirken, diğer yandan Kang Ho'yla konuşacağım şeyleri düşünüyordum.
"Cihazı düzeltmiş olmalı, acaba düzelttiyse bize söyler mi?" diye sordu Do Hyun.
"Söyler tabi" dedim. "Sonuçta canımızı ortaya koyduk" dedikten sonra pişman oldum. Canımızı ortaya koymuştum ama Do Hyun o canı kaybetmişti.
"Takma kafana Mert, ben alıştım artık" dediğinde ikimizde kahkaha attık. İnsan ölü kalmaya nasıl alışabilirdi ki? Bunun en iyi cevabını Hacı Anne verebilirdi.
Aşağıya indiğimizde Do Hyun'un kaybolduğunu fark ettim. Ajanların açtığı kapıya doğru Yu-Mi ile birlikte ilerledim. Arabaya binerken etrafıma son kez baktım, Do Hyun'u göremedim.
Laboratuara vardığımızda, biraz erken geldiğimizi fark ettim. Kang Ho henüz işini bitirmemişti. Ben de cihazı incelemek için biraz oyalandım. Kuzey'den kurtardığımız parça, getirdiğimiz halinden değişik gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Üçüncü Göz (SY)
FantasiaMert'in Türkiye'den Tibet'e giderek kendisini Nirvana yolunda geliştirme çabaları, Yu-Mi'nin işe karışmasıyla Kore'de son buldu. Yu-Mi ile tanıştıktan sonra geliştirdiği güçlerle Kore'ye giden Mert, kızın babasının icat ettiği cihazı korumakla görev...