Ruhumun çekilmiş gibi hissediyordum. Gördüğüm rüyalardan ve Arslan'ın anlattığı kendi rüyasından sonra kalbim soğumuştu.
Belki de sadece Arslan diye atıyordu.
Çayımı içerken onların sohbetini dinliyordum. Daha doğrusu sadece Arslan'ı izliyordum. O da rüyadan baya bir etkilenmişti çünkü iki gündür her yüzüme baktığında ifadesi değişiyordu.
"Bugün karşıdaki ocağa gideceğim." Eren Ersan iştahlı bir şekilde kahvaltısını yaparken konuştu. Masada bir tek o konuşuyordu zaten.
"Ben de yarın gideceğim." Fuat abi kahvaltısını bitirmiş bir sigara yakmıştı bile. Kahvaltıdan sonra sigara içiyordu her zaman.
"Eren abi ben de seninle beraber gelebilir miyim bugün?" diye sordum sakince. Ağzı dolu adam bana afallayarak baktı. Onunla fazla yakın değildik çünkü hain olduğu gerçeğini unutamıyordum.
"Hayırdır?" diye sorduğunda omuz silktim.
"Oralarda ufak bir işim var." dedim ve bana dikkat kesilmiş Arslan'a göz ucuyla baktım. Gözlerini ayırmadan yüzüme bakıyordu.
"Ben de çarşıya gideceğim. Benimle beraber gelebilirsin." dedi geriye yaslanırken. Bu sefer kaçamak bakışlar atmak yerine tam anlamıyla gözlerinin içine baktım.
"Senin bir dersin vardı bugün. Ben Eren abi ile çıkarım." dedim sadece. Bir şey söyleyecek gibi oldu ama daha sonra vazgeçti ve kafasını salladı.
Gözlerimi kaçırarak masadan kalktım ve onun odasına gidip üzerimi giyindim. Yeniden içeri geçtiğimde boş bakışlar atıyordum. Resmen bir güne bin yaş almış gibiydim.
Eren Ersan tuvalete gidip içeri geldiğinde parkasını giyiniyordu. Gözleri benimle birleşti.
"Hadi kalk gidelim o zaman." dediğinde kafamı salladım ve salonun kapısına ilerledim. Yanından geçerken beni süzdü. Şu an onunla gidiyor olmama şaşırıyordu biliyordum.
Montumu giyinirken Arslan salondan çıktı. Gözlerimiz yine aniden buluştu. Sanki iğne atsan yere düşmeyecek bir yerde bile olsak gözlerimiz ve kalbimiz buluşabilirdi.
"Dikkatli ol." dedi mesafeli bir tavırla. Kafamı salladığımda gözlerini çevirip elini cebine attı ve üç beş kağıdın olduğu paraları çıkardı.
"Bildiğim kadarıyla yanında para namına hiçbir şey yok." deyip kendisine bir parça bırakıp diğer paraları bana uzattı. "Al, ihtiyacın olur."
İlk Arslan'a daha sonra da uzattığı eski paraya baktım. Evet paraya ihtiyacım vardı ama bu kadar az para burda işimi görür mü bilmiyordum.
"Yok, teşekkür ederim." dedim, sonuçta bir öğrenciydi ve paraya ihtiyacı vardı.
"Borcun olsun." diyerek uzandı ve montumun cebine koydu. Parayı geri almayacağını biliyordum. Geri vermedim içi rahat etsin diye.
"Tamam."
Salonun kapısı açıldığında Eren Ersan çıkıp ilk Arslan'a, daha sonra da bana bakarak yürüdü ve yanıma gelip ayakkabısını giyindi.
"Reis bir mesajın varsa ileteyim."
"Yok, görüşeceğim zaten onlarla." dedi Arslan düz bir şekilde.
İlimizde ayakkabımızı giyindikten sonra kapıyı açıp dışarı çıktık. Arslan ben kapıyı kapatana kadar yüzümü incelemişti. Gözlerinin içine bakmaya cesaret edemesem de kapıyı kapatırken son anda gözlerim gözlerine kaymıştı.
Eren Ersan ile aşağı indiğimizde bir sokağı geçene kadar sessizce yürüdük. Birbirimiz ile konuşacak bir şeyimiz yoktu çünkü. Onunda benden hoşlandığını söylenemezdi.
Ama bugün ona ihtiyacım vardı.
"Eren abi.." dediğimde bakışlarını beklermiş gibi direkt bana çevirdi.
"Efendim?"
"Bugün aslında bir işim var diye dışarı çıkmadım." dediğimde sonunda sadede geldiğim için yüzünde tehlikeli ve özgüvenli bir ifade oluştu. 'Ben biliyordum.' diyordu muhtemelen kendisine.
"Ne istiyorsun?" direkt sorduğunda yutkundum.
"Silah." dedim sakince. Sokağın ortasında aniden durup yüzüme baktı. Kaşları çatılmıştı.
"Anlamadım?"
"Bir silaha ihtiyacım var. Senin bulabileceğini düşündüm." sakince konuşuyordum çünkü onun mayasını biliyordum. Yüzümü incelediğinde daha çok kaşları çatıldı. Kendini direkt ele verecek değildi zaten.
"Silaha ne için ihtiyacın olabilir ki senin? Hayırdır bir durum mu var," dedi göz kırpıp. Omuz silktim.
"Sen silahı bul gerisine karışma. Zaten neden ihtiyacım olduğunu o zaman anlarsın." dedim yeniden. Aynı boyda olduğum adam bir süre yüzüme baktı.
Kabul edeceğini biliyordum çünkü Arslan ve arkadaşlarına zarar vereceğimi düşünüyorsa ona bir nevi yardım ediyordum.
"Tamam, bulurum." dedi ve önüne dönüp yürümeye başladı. Şaşırtmamıştı.
"Paran var mı?" diye sorduğunda Arslan'ın verdiği paranın bir silaha yeteceğini düşünmemiştim bile.
"Yok ama borç olsun. En kısa zamanda geri öderim. Bir kaçak silah bulman gerekiyor zaten." dediğimde göz ucuyla bana bakıp kafasını salladı.
"Tamam, halledeceğim. Gel benimle."
Onunla birlikte soğukkanlı bir şekilde yürüyordum. O an ne olur bilmiyordum ama tek bildiğim idam hükmünde adı geçen herkesi, Arslan'ın kalbinin atması için öldürmem gerektiğiydi.