5- KURTLAR SOFRASI

33.1K 3.4K 1.4K
                                    

Eren adlı ülkücü görünümlü, daha sonradan solcu olacak genç masaya geldiğinden beri ortamda garip bir sessizlik hakimdi.

Onun bıyığı yoktu, diğerlerinden daha farklı duruyordu. Ve şuan etrafa garip bakışlar atıyordu. Belki o şimdi gerçekten bir ülkücüydü, zamanın insanlara ne getireceği belli olmazdı.

Ama burada sorun benim için solcu olması değildi, aynı sofradan yemek yediği bir insanı nasıl gözü dönüp vurabilirdi?

Dediklerime hiç aldırmayan Arslan, Uğur,Fuat ve Alp şuan büyük bir sessizlikle, gerginlikle oturuyorlardı. Sanırım Eren'i tanımamın imkanı yok diye birden söyleyince onlarda etki etmişti.

Eren bu gerginliğin farkında, çayını içerken hepsinin gözlerinin içine tedirgin bakışlar atıyordu. Öyle kötü bakıyorlardı ki, sormaya bile korkmuştu sanırım.

Aklıma 'Sen bu kurtlar sofrasından, çıkamazsan ona yanarım.' türküsü gelirken, düşününce komik olan bu sözü kafamdan attım. Yoksa dört tane gerçek, bir tane yarım kurdun pençelerine kurban gidebilirdim.

"Bu çocuk kim?" diye sordu Eren. Ama sanki ilk girdiğinde beni merak etsede, şimdi sırf laf olsun diye soruyor gibiydi.

"Müneccim." dedi Uğur abi imalı bir şekilde. Hâlâ Eren'e kötü kötü bakıyordu.

"Bilmiyoruz." dedi Arslan sesini yükseltip, keskin bakışlarını Uğur'a gönderirken. Ardından ikisine garip garip bakan Eren'e döndü. "Dün buraya sığındı, evi kimsesi yok. Misafir ediyoruz."

"Anladım reis." dedi Eren bana bakıp çayını yudumlarken.

"Bugün Barış reisin yanına gidin siz ikiniz." dedi Uğur ve Alp abiye. İkiside kafasını salladı. Ama Uğur abi hâlâ kaçamak bakışlar ile Eren'e bakıyordu.

"Reis bu oğlanı polise falan götürelim mi?" Fuat abi benden bahsettiğini anlayınca hızla kafamı Arslan'a çevirdim. O da kafasını çevirmeden gözlerimin içine baktı.

"Ne olur daha fazla uğraşmayayım, şimdiki poslisler hiç affetmiyor." dediğimde ifadesizce baktı bir süre.

"Hüviyetin(kimliğin) yanında mı?" dediğinde ilk başta ilk söylediği kelimeyi düşündüm, daha sonra anlamını hatırlayınca kafamı olumsuz anlamda salladım.

"Yanımda hiçbir şeyim yok." dediğimde derin bir nefes aldı ve bedenini tamamen bana çevirdi. Nefesini sıkıntılı bir şekilde geri bıraktı.

"Biz nereden bilelim senin hırsız, katil, terörist olmadığını?" diye mantıklı bir soru sordu. Bende olsam böyle düşünürdüm muhtemelen.

"Hırsız olsam zenginlerin evi dururken neden buraya geleyim? katil olsam neden beni kovduğunuzda gideyim? Ve terörist olsam neden bu kadar ülkücünün olduğu bir evde bu kadar uzun süre durayım?" kendimce mantılı olduğunu düşündüğüm şeyleri sıraladığımda, bir süre düşündü.

"Çocuk haklı reis." dedi Uğur abi. Gülümseyerek ona döndüm, sanırım içlerinden en sevdiğim o olacaktı.

"Zaten sıska bir şey, bir vursak uçar gider. Bir şey yapamaz." dedi ardından. Gülümsemem solarken bu halime Eren hafifçe kıkırdadı.

Uğur gülen adama kaçamak bir bakış atıp, aldırmadan yeniden bana döndü. Ben üzgün bir şekilde Arslan'a döndüm. Bir şeyler düşünüyordu. Bakışlarımız birleşti. Kafamı hafifçe eğdim.

"Lütfen..." dediğimde gözlerini benden kaçırdı ve çayını kafasına dikti.

"Tamam, evini bulana kadar kalsın." ayağa kalkarken konuştuğunda onu heyecanlı bir gülümse ile izliyordum.

"Helal be reis..." dediğimde, bana kaşları çatık bir şekilde baktığında anında yutkunup aşağı baktım. Eski dönemdeki insanlarla kendi nesilimdeymiş gibi konuşmamam gerekiyordu.

"Gel benimle." dedi Arslan, bakışlarımı ona çevirdiğimde koridorun kapısına doğru ilerlemişti.

Diğerlerine bir bakış atıp ayağa kalktım ve arkasından ilerledim. O sakin bir şekilde bir odaya yürürken ben biraz gergince onu takip ediyordum.

Sıcak odadan çıkıp soğuğa geçince içim biraz ürpermişti. O bir soğuk odaya daha girdiğinde, buranın sabah olmasına rağmen baya karanlıktı. Işığı açtığında bir valizin ve birkaç dolabın olduğunu gördüm. Bir de yatak vardı ama üzerinde bir dolu yer yatağı vardı.

"Sana kendi kıyafetlerimden vereceğim, bakalım olmazsa başka buluruz. Soğuktan donup öleceksin incecik üstünle." dedi kenardaki siyah,eski bez valize ilerkerken.

Valizi açıp yüzüklü eliyle içini biraz kurcaladı. Birkaç şey çıkarırken, kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu.

"Fuat!" diye bağırdı ardından valize bakarken. Hiçbir ses gelmeyince bir daha bağırdı. Kafasını kaldırıp.

"Efendim reis.." kapıyı açıp dışarı çıkan Fuat abi ilk bana baktı, ardından hızlı adımlarla odanın önüne geldi. Arslan çömelmiş otururken bedenini hafifçe bize doğru çevirdi.

"Bebeye kıyafet vereyim dedim lisede giyindiğim şeylerde duruyordu ama yok onlar bile olmaz. Kazak falan ben vereyim, sizin de boyunuz hemen hemen yakın. Sende iki tane pantolon ver. Sonradan hesaplaşırız." dediğinde Fuat abi kafasını salladı hızla.

"Tamam Reis." dediğinde Arslan elindeki bir siyah kazak ile ayağa kalktı. Uzun boyu ile yanıma geldiğinde elindeki kazağı uzattı.

"Git Fuat abinde sana pantolon versin." dediğinde kafamı salladım.

"Teşekkür ederim." dediğimde omzumu hafifçe sıkıp odadan çıktı.

"Gel hadi değişik." Fuat abi başka odaya ilerlerken ben hâlâ Arslan'ın dokunduğu yerin sıcacık olmasının şokundaydım.

GÜZEŞTE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin