4- SİYASET

33.3K 3.5K 2.3K
                                    

"Uğur, hazır mı menemen?" diye sordu Alp abi elindeki kitabı bırakırken.

Sobanın başında oturmuş sessiz bir şekilde onları izliyordum. Ağzımı açsam absürt bir şey söylediğim için gülüyorlardı ve iyice gözlerinde deli olmuştum.

"Üniversitede iki gün sonra solculardan Taylan'ın konuşması varmış. Hem de dekandan izin alarak yapacakmış." Fuat abi sigarasını küllüğe bastırıp ayağa kalkarken konuştu.

"Dekan nasıl izin vermiş bu anarşistlere." Uğur abi elinde bir tavayla içeri gelirken konuştu. Tavanın üzerinde bir kapak vardı ve kendinden biraz uzaktan tutuyordu.

Tavayı getirip masanın üzerine koyduğunda hepsi birden masaya geçmişlerdi konuşarak. Arslan beni dün gece buraya getirmişti, arkadaşları çok sorgulamamıştı çünkü zararsız olduğumu fark etmişlerdi.

Arslan içeri girdiğinde saçları nemliydi, tek elindeki sarımsı havluyla kafasını kurularken, birkaç saniye daha kurulayıp ardından sobanın yanındaki tekli koltuğa attı.

"Tuzu abartmadın değil mi yine?" diye sordu Arslan hafifçe sırıtarak.

"Vallahi siz ağzınızın tadını bilmiyorsunuz." Uğur abi ekmekleri bölüştürüyordu.

"O kadar tuz korkuyorsun ki tadını alamıyoruz, ondandır." dedi Alp abi çayları doldururken.

Arslan gülümsedi ve sandalyeye oturdu. Tamam zararsızdım ama görünmez de değildim. Sanki ben burada değilmişim gibi davranıyorlardı.

Arslan sanki düşüncelerimi duymuş gibi bana döndü ve kafasıyla yanındaki sanldayeyi işaret etti. Gözlerinin içine birkaç saniye baksam da çok fazla acıktığım için dediğini ikiletmeden yanına vardım.

Yanındaki sanldayeye oturduğumda diğerleri beni cidden yeni fark etmiş gibi baktılar. Uğur abi bana bir ekmek bölerken, Alp abi yanda duran bir bardağı alıp bana çay doldurdu.

"Reis bu değişik burada mı kalacak?" diye sordu Uğur benle uğraşmak ister gibi. Dudaklarının kenarında ufak bir tebessüm vardı.

"Bakırköy'de çalışan bir kardeş vardı. Ona bir sorduralım oradan kaçan biri var mı diye." Arslan konuştuğunda ciddi mi değil mi olduğunu anlamamıştım. Bakışlarımı ona çevirdiğimde ekmeğini ağzına atıyordu.

"Ben deli değilim." şuan eminim çok inandılar. Hepsi kıkırdadı, Arslan hariç.

"Yemeğini ye." dedi Arslan. Sanki yersen ye, yemezsen aç kalırsın demek istemişti.

Tehlikeye atmadan direkt ekmeğimi bölüp menemene bandırdım. Ağzıma attığımda hiç bu kadar güzel bir menemen yediğimi hatırlamıyordum.

"Çok güzel..." diye mırıldandım. İlk defa Uğur abi bana alay dolu bakış dışında bakmıştı.

"Afiyet olsun." dedi samimi bir şekilde. Sanırım takdir edilmekten hoşlanıyordu.

Gülümsedim ve yemeye devam ettim. Onlar siyasi bir şeyler konuşuyorlardı ama kafam pek basmıyordu. O an aklıma bir defter tutup kendi yaşantıma dönünce kitaba çevirmek gelmişti.

Ama o düşünce gelir gelmez, kafamı yana çevirip Arslan'a baktım. İdam edilecekti. Hem de büyük bir zulüm ile.

Burnumu çektiğimde ve gözlerim buğulanınca ağladığımı anlamıştım. Bakışlar bana döndüğünde, ben Arslan'ın gözlerinin içine bakıyordum.

Bir insana ölüm tarihini söylemek ne kadar doğru olabilirdi? Bence hiç doğru bir şey değildi.

"Niye ağlıyorsun bebe?" diye sordu Uğur kaşları çatık bir şekilde.

"Aklıma bir şey geldi." dedim ve kafamı eğdim. Benimle konuşan adamda vurulacaktı. Ben nereye düşmüştüm böyle.

Arslan yüzüme biraz baktı, ama ardından önüne döndü. Şuan ona sarılmak istiyordum. Ama iyice göze batmamak için kendimi tuttum.

"Madem 2020'den geliyorsun, iktidar kim orada? Cumhuriyet Halk Partisi mi? Milli Selamet Partisi mi?" Uğur diye sorduğunda sadece bir partiyi tanıyordum.

"Söylediğin ikinci parti 2020 yılında yok." dediğimde gözleri büyümüştü.

"Nasıl yok?"

"Yok işte, Adalet ve Kalkınma partisi var." umursamaz bir şekilde.

"Adalet Partisi olmasın o?" kendince dalga geçerek.

"Hayır, o parti 1980 yılları arasında kapatıldı." dediğimde elini kalbine koydu.

"Neler diyor bu?" diye sordu büyük bir endişe ile. Diğerleri onun bu haline güldü.

"Yahu sende çocukla çocuk oluyorsun." dedi Fuat abi çayını yudumlarken. Ama Uğur abi sanki bana inanıyordu. Onu denemek istedim.

"Uğur abi, mesela senin adın Tarih'in bir köşesinde geçiyor." dediğimde hafifçe gülümsedi.

"Nasıl? Devlet adamı mı oluyorum?"

"Hayır, 1979 yılında solcu Eren Ersan tarafından vuruluyorsun."

Söylediğim şey, masada büyük bir sessizlik yaratmıştı. Fuat abi çayını içecekken söylediğim şeyle öylece durup kaşlarını çatarak bana baktı. Arslan bile şok olmuş bir şekilde bana bakıyordu.

"Sen Eren'i nereden tanıyorsun?" diye sordu Arslan kaşları çatık bir şekilde. Omuz silktim.

"Gazete haberlerinden." dediğimde Arslan'ın bakışları bana döndü.

Ardından kapı çaldığında ortamdaki gergin sessizlikte, herkes birbirine anlamayan bakışlar atıyorlardı. En sonunda Alp abi boğazını temizleyerek kapıyı açmaya gitti.

Uğur abi o kadar dehşetle bakıyordu ki, söylediğime pişman olmuştum. Böyle bir şey nasıl direkt söylenirdiki... Ben kendime kızarken kapı açılıp içeri kirli sakallı bir genç girdiğinde herkesin bakışları ona dönmüştü.

"Selamün aleyküm.." dedi soğuktan kırmızılaşmış ellerini birbirine vururken. Alp kapıyı kapatırken yüzüne dikkatli bir şekilde baktım.

Genç ile göz göze gelince, şok olmuş bir şekilde baktım yüzüne. Gelen Eren Ersan'dı...  

GÜZEŞTE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin