Math Teacher | Lisk∞k ✔

35.

"Oo, Lalisa hanım. Derslere girmeyeli kaç yüzyıl geçti? Ah, tabi. Siz kendinize sevgili yapmakla meşguldünüz değil mi?" diye soran hocaya gözlerimi devirdim. Adam senin neyine benim özel hayatım? Eminim ki başka öğrenciler umrunda bile değildir.

Jungkook çalışma odasında ders veriyordu. Bana da salondaki masada derse girebileceğimi söylemişti. Kaç kere gerek olmadığını ve derse girmek istemediğimi söylesem bile asla beni dinlememişti ve ben dersteydim. Tanrım, bu çocuktaki inat beni öldürecek.

Bir kere fotoğrafçılık okuyan bir öğrenci online derste ne öğrenebilir ki?

"Proje nasıl gidiyor Lisa?" Hocanın sorusuyla düşüncelerimi bir kenara bıraktım. Gitmiyor şerefsiz, ne yapacaksın? "Üzerinde düşünüyorum hocam." Elbette ki düşündüklerimi hocaya söyleyemezdim. Zaten bu adama kıl oluyordum. Sal beni adam bi sal ya.

"Tabii, çünkü içinde olduğun proje çok düşünülmesi gere-"

Daha fazla dayanamayıp dersten çıktım. Asla böyle şeylerle uğraşamazdım. Lütfen benden uzak dursunlar. Derse girmiyorsam bir bildiğim vardır, neden zorluyorlar anlamıyorum.

Tabi bir de ünün olunca olay daha da karışıyordu. Ama Tanrı'ya şükür burnunun dikine giden bir aptaldım ve saygıda kusur etmeden olayları nasıl düzelteceğimi biliyordum. Mesela dersten çıkmak gibi. Hoca sorarsa internetim gitti derim ve mevzu kapanır.

Sesli bir nefes vererek masadan kalktım ve Jungkook'un çalışma odasına doğru ilerledim. Bakalım o ne yapıyordu?

Kapının önünde biraz durdum. Ses gelmiyordu. Dersi bitmiş olmalıydı. Hemen mutfağa gidip ona bir kahve hazırladım ve elimde bardakla geri döndüm. Kapıyı tıklattım ve içeri girdim. Jungkook kitaplara bakıyordu ama önünde bilgisayar açıktı.

"Dersin bitti mi?" diye sorarak içeri girdim. "Hayır, moladayız. Seninki bitti mi?" diye sordu başını kitaplardan kaldırıp bana bakarak. "Bitti sayılır." dedim şirince gülümseyerek. "O ne demek?" diye sorduğunda ona doğru ilerledim ve "Bitti demek işte." dedim.

Kahveyi masaya koydum ve yanağına bir öpücük kondurdum. "İyi gelir dedim." Gülümseyerek kahveden bir yudum aldı. "Çok güzel düşünmüşsün." dedi ve o da benim yanağımdan öptü. Nedense kendimi liseli ergenler gibi hissediyordum. Karnımda kelebekler uçuyor, kan yüzüme sıçrıyordu. Kalbimin atış hızının artmasını unutmayalım.

"Bunlar ne?" diyerek gösterdim masayı gösterdim. "Dersler falan filan işte. Çocuklarla yapıyoruz." dediğinde kaşlarımı çattım. "Yazık değil mi bu çocuklara? Şuraya bak. Siz öğretmenler iyi misiniz? Çocuklar evde, bırakın rahat rahat otursunlar ne ödevi, ne dersi ya?"

"Konuşmaya devam et Lisa noona, arkandayız!"

Bir anda Mark'ın sesini duymamla kaşlarım çatıldı. Ne oluyordu?

"Hocam, hem mikrofonunuz hem de kameranız açık da." Bir kız sesi - sanırım Yuqi idi çünkü onun sesini hatırlıyordum- olayı açıkladı.

"Hasiktir." Ben küfrederken Jungkook gergince ve yalandan öksürdü. "Pekala, biz dersimize geri dönelim. Ara bitti. Lisa, bize izin veriri misin güzelim?" Sondaki güzelim ekini büyük ihtimalle bir ilişki içinde olduğumuzu belli etmek için demişti.

Zorla gülümseyerek "Elbette." dedim. "Size iyi dersler." Oldukça normal olmaya çalışan bir hızla ki koştuğuma yemin bile edebilirdim, odadan çıktım. Kalbim çok fazla hızlı atıyordu. Tanrım... Rezil olmuştuk!

Bana bir sıcak basmaya başladığında cici bebe yemenin iyi geleceğini düşündüm. Ben yırtmıştım da Jungkook onların yüzüne bakıp ders anlatacaktı. Ah, Tanrım. Ne büyük rezalet. Tabi bir de komik bu ayrı bir konu ama... Ah, inanamıyorum!

Eminim ki Lucas da görmüştür. Aramız daha yeni düzelmeye başlıyordu halbuki. Ne kadar kararlarıma saygı duyacağını söylese de kızıyordu ve kırılıyordu.

Yine de mutluca gülümsedim. Sonuçta şuan bir ilişkimiz vardı ve bir nevi de olsa basılabiliyorduk.

Birden dans etmeye başladım. Tanrım! Ben Jeon Jungkook ile sevgiliydim! Ve onunla flörtleşirken öğrencilerine yakalanmıştık! Sanırım ben burda utanmak yerine mutlu olma seçeneğini kullanacağım.

⪥

Herkesin sevgililer günü kutlu olsun. Tabi ben sapım ama olsun. Bugün bütün saplara yakalım 🚬🚬🚬