birinci sayfa

2.7K 244 127
                                    

lumos.

yorumlarınızı bekliyorum, iyi okumalar!

***

bölüm şarkısı: wafia - heartburn.

one word, six letters: always

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

one word, six letters: always.

***


Taze parşomen kokusu kütüphanenin dört bir yanına yayılırken gözlerini kaldırdı genç kız.

Sarıya çalan kumral saçları, yüzünün iki yanına dağılıp çehresini gölgelerken, bakışlarını kalabalık kütüphanenin içerisinde gezdirdi.

1979 yılının Ekim ayının, 18. günüydü. Büyülü şatodaki son senesinin demlerini yaşıyor, kendisine izin verildiği kadar özgürlüğün tadını çıkarıyordu.

Çok değil, birkaç ay sonra bir daha gelemeyecekti bu görkemli okula. Koridorlarında yürüyemeyecek, yatakhanesinin penceresinden baktığında gördüğü deniz halkına gülümseyemeyecek, muggle doğumlu olan tek arkadaşı ile bir daha asla konuşamayacaktı. Gizlice bile olsa, asla.

Çünkü büyük ihtimalle arkadaşı ölmüş olacaktı.

Sıkıntı dolu bir şekilde nefesini bıraktıktan sonra, donuk bakışlarını yeniden önündeki kağıt parçalarına çevirdi ve okumaya devam etti.

Son sınıf olmanın verdiği sorumlulukların farkındaydı ve herkesin giriş yapacağı o büyük sınava, sözde çalışarak vakit geçiriyordu.

Onun geleceği belliydi, onun kaderi; daha o doğmadan yazılmıştı. O bir kuklaydı ve sahne sırası ona geldiğinde, ortaya çıkıp numaralarını sergilemesi gerekiyordu.

Sınavlara girmesine, arkadaşlık ilişkilerine, sevgiye, şefkate, gülmeye hatta eğlenmeye bile gerek yoktu. Bunlar, sadece kafa karıştıran ve can sıkıcı birtakım detaylardı.

Omuzlarının birkaç parmak altında biten düz saçlarını omuzları ardına attıktan sonra bıkkınlıkla bir nefes daha verdi ve sandalyesini gıcırdatarak itip ayağa kalktı. Masanın üzerindeki birkaç parça parşomeni ve iki kalın kitabı eline aldı, göğsü ile kolu arasında sabitledi. Üzerindeki Slytherin üniformasını gururla taşıdığını belli edercesine kaldırdı başını, omuzlarını. Ardından kütüphanenin çıkışına ilerledi.

Geniş okul koridorlarında yankılanan adım seslerini dinlemekten hoşlanıyordu, bu ona gizemli bir hissiyat getiriyordu ve seri adımlar atmaya özen gösteriyordu. Kafasının içerisinde çalan melodiye ayak uyduran adım seslerini, yer yer hızlandırıyor, bazense yavaşlatıyordu.

Zindanlara indi, iksir sınıfı ve birkaç aptal bölgeyi geçti. Slytherin binasının girişine geldiğinde sessizce fısıldadı: "Merlin'in kırık asası."

Yılanlara ait olan binanın kapısı kız için aralandığında, bedeni çoktan Ortak Salon'un içerisinde ilerlemeye başlamıştı.

Hogwarts'ta sınav dönemiydi fakat bu son sınıfları değil, alt sınıfları kapsıyordu. Son sınıflardan, ileri seviye ders almayı tercih edenlerin tek odak noktası, sene sonunda girilecek olan Felaket Yorucu Büyücülük Sınavı, yani F.Y.B.S. idi.

7. yılın son düzlüğünde, öğrenciler aldıkları her dersten sorumlu olarak Feci Yorucu Büyücülük Sınavlarına girer, bu testleri dinleten sınav yetkililerinin kendilerine verdikleri puanlara göre yer edinirlerdi. Bu testler, 5. sınıflara uygulanan Sıradan Büyücülük Sınavları ile benzer şekilde ve aynı zaman dilimi içinde verilirdi.

6.sınıfta Sıkıcı Büyücülük Sınavlarını başarıyla tamamlayıp, F.Y.B.S. düzeyinde ders almak isteyen toplam bir düzine kişi anca bulunurdu.

Bu isimlerden birisi de, Freya Ida Lori'ydi. Çünkü yapacak başka bir işi yoktu. Bir arkadaşı yoktu, olan tek arkadaşı ile de gizli gizli görüşebiliyordu çünkü ailesi yasaktı.

Bir muggle doğumlu ile arkadaş olmamalıydı.

Çok yalnız olsa bile.

Yalnızlıktan ölüyor olsa bile.

Göğsüne sıkıca bastırdığı kitapları ve parşomenleri, Ortak Salon'daki geniş masanın üzerine bıraktı ve sessizliği dinledi.

Bütün okul harıl harıl ders çalışıyor, bazıları haylazlık yapıyordu. Kimisi uyuyor, kimisi son güne bıraktığı ödevlere uğraşıyordu. Kızın ise yapacak hiçbir şeyi yoktu. Derslerine çalışmış, ödevlerini bitirmişti. Uykusu yoktu, haylaz biri değildi. Sadece sıkılıyordu. Hem de çok.

Adımları onu şömine alevinin karşısında yer alan yeşil koltuğa yönlendirdi. Yumuşak koltuğa bedenini rahatça bıraktıktan sonra gözlerini pencereye çevirdi ve suyun içerisindeki binasının güzelliğini düşündü. Kara Göl'ün derinliklerini, yarattıklarını ve halkını görebiliyordu.

Bu hissi çok seviyordu.

Binasını çok seviyordu.

Fakat kolundaki işaretin, yüreğine yaptığı o koca ağırlığı, işte onu sevmiyordu.

Pişman değildi, mutsuz değildi. Doğru olanın bu olduğunu biliyordu. Emindi. Ailesi asla yanlış kararlar vermezdi. Kız, ailesine körü körüne bağlıydı. Soyuna hayrandı.

Duyduğu adım sesleriyle birlikte bakışlarını pencereden çevirip merdivenlere yönlendirdi.

Bu o'ydu.

Black soyunun en küçük erkeği.

Regulus Arcturus Black.

R.A.B.

Bu yaz, kıza yazdığı mektubun hemen altındaki imzasıydı bu.

R.A.B.

Çocuğun kara gözleri, odanın içerisinde dolaşıp kıza dokundu ve duraksadı. Genç kız, gözlerini çekmeden çocuğun yüzüne bakmaya devam etti. Sonunda, adımları onu kızın yanına getirdiğinde duraksadı ve dudaklarını kısaca ıslatıp koltuğa, kızın yanına oturdu; bakışlarını şömine ateşinde sabitledi.

"Ida." dedi selam verircesine.

"Arcturus." diye karşıladı onu genç kız.

Ardından çocuk, onların başlarını, gelecekte fazlasıyla belaya sokacak olacak cümleleri kurmadan önce, tek bir şey söyledi.

"Konuşmamız gerek."

***

ben bu bölümü ne zaman paylaşırım ve siz ne zaman okursunuz bilmiyorum ama, saat şu anda tam 04.55 ve ben oturdum, bölümü yazmayı bitirdim, ikinci bölümün içeriğini hazırladım.

inanılmaz heyecanlıyım, ilk kez dark temalı bir kitap yazıyorum, umarım beğenmişsinizdir bölümü de kurgunun başlangıcını da.

yorum ve oylarınız benim için çok önemli, lütfen bu konuda bonkör davranın çünkü bu motivasyona ihtiyacım var. beni, wattpad üzerinden takip ederek gerekli duyuruları görebilir ve panoma merak ettiklerinizi bırakabilirsiniz. 🤍

hoş kalın.

nox.

six feet under | regulus blackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin