on yedinci sayfa

827 117 17
                                    

lumos.

lütfen yorum yapmayı unutmayın ballı çöreklerim, iyi okumalar!

***

bölüm sar: london grammar - strong.

yeah i might seem so strong, speak so long

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

yeah i might seem so strong, speak so long.
i've never been so wrong.

***

"Bir şey var mı?"

"Hayır, sende durumlar nasıl?"

"Sıfır, boş ve aptal bilgiler yalnızca..." dedi Regulus, elindeki kalın kitabın kapağını kapatıp arkasına yaslanırken.

Son iki saatlerini burada, evin kapsamlı kütüphanesinde geçirmişlerdi ama ikisi de böylesine bir büyüyü yok edebilecek, kırabilecek bir karşı büyü bulamamışlardı.

Bir Hortkuluk nasıl yok edilirdi ki?

"Çıkmaza giriyoruz gibi hissediyorum," dedi Freya, ellerini gözlerine bastırırken.

"Ben de öyle,"

"Bundan hiç hoşlanmadım, bilgisizlik canımı sıkıyor Regulus."

"Halledeceğiz, yalnızca araştırmaya devam etmemiz gerek o kadar."

Sonra okumaya devam ettiler, ara ara kalkıp kütüphanede gezindiler, yararı olabilecek kitapları incelediler, raflara bakındılar. Bir ara Freya kendilerinin bir lanet oluşturmasını bile teklif etti.

İçler acısı bir durumdalardı.

Laneti kırabilecek bir büyü bulamadıkları sürece, o mağaraya adım atamazlardı ve kaybettikleri her saniye, yakalanmalarına yol açabilirdi.

Evin içerisindeki tabloların üstleri örtülmüştü, onlar gelmeden Kreacher yapmıştı bunu ve zekice bir hamleydi. Tablolardaki koca karıların ya da buruşuk heriflerin, gidip onları ispiyonlamalarına gerek yoktu. Bir örtü ve sessizlik büyüsü, her şeyi çözmüştü.

"Sıkıldım," dedi kız inleyerek, birkaç saatin sonunda. Tek yaptıkları tozlanmış sayfalara bakmaktı. "Mola veremez miyiz?"

Regulus bunu reddetmedi, kabul etmese de kendisi de bir hayli sıkılmıştı ve beli hafiften ağrımaya başlamıştı. "Pekala," dedi çocuk, ayaklanarak. "Burayı olduğu gibi bırakalım, sonra devam ederiz."

Kütüphaneden çıkarken suratları beş karıştı, ikisinde de zafer yoksunluğunun getirdiği bir huysuzluk vardı. Bu normaldi, işe girişirken hemen sonuç elde edemeyeceklerini biliyorlardı ama onca saatten sonra, en azından bir tünelin girişine varırlar diye düşünmüşlerdi.

six feet under | regulus blackHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin