5.1

2.8K 260 336
                                    

Hayatımda gerçekten gerildiğim nadir anlar vardı; ablamın ağladığı zamanlar, bir hayvanın çaresizliğini gözlerinden okuyup yardımcı olamadığım zamanlar, önem verdiğim birisi tarafından yanlış anlaşıldığım zamanlar gibi.

Şimdi gerçekten gerildiğim o anlardan birisinde sıkışıp kalmıştım. Üstelik yanımda Louis de vardı.

Sorun zaten onun da olmasıydı. Tek başıma onun için annemin karşısında durabilir, saatlerce yorulmadan kınayan bakışlarına karşılık verebilirdim. Ama o da vardı ve doğrudan duyacağı herhangi bir sözün kalbini kırabileceğini düşünmek bile beni fazlasıyla geriyordu.

Yüzünde sakin gülümsemesiyle dik bir şekilde dururken, "Louis William Tomlinson," dedi elini ilk olarak anneme uzatırken.

Annem elbette ki elini geri çevirmedi ve elini sıkarak, "Anne Styles," dedi düz bir sesle. "Harry'nin annesi. Peki ya sen? Harry'nin nesi oluyorsun?"

"Erkek arkadaşım," dedim araya girerek. "Bir süredir birlikteyiz."

Annemin yeni eşi Frank elini kaldırmıştı ki, bunu söylememle indirdiğini fark ettim. Bu yaptığı yüzünden, Louis' nin eli havada asılı kalmış gibi öylece durdu.

Frank'e küçümseyici bakışlar atarken Louis' nin havada kalmış olan eline elimi uzattım, sıcak elini tuttuğum anda parmaklarımızı birbirine kenetleyerek indirdim ve ona iyice sokularak vücuduna yaslandım.

Annemin bakışları üzerimizde dolanırken, Frank'in bana bakmaktan kaçındığını anlayabiliyordum. Ama inatla gözlerimi onun üzerinde tuttuğum için, sürekli hareket eden gözbebekleri nereye tutunacağını şaşırmıştı.

Kapının önünde öylece durmamız hiç sorun değilmiş gibi, "Bunu sonra konuşacağız," dedi annem bana. Sonra Louis' ye dönerek, "Ama neden bu saatte burada olduğunu sorabilir miyim, Louis?" demişti ince sesine sorgulamaktan çok insanlara uzak hissettiren bir ton eklerken.

Bu tonlamadan nefret ederdim. Her hata yaptığımda, bana bu şekilde konuşurdu ve ne yaparsam yapayım ısıtamazdım sesindeki o soğukluğu.

"Louis ile bu şekilde konuşamazsın," dedim birden. Söylediğim çok alakasız gözükebilirdi, ama annemin beni çok iyi anladığını, bana bakarken takındığı o iddialı ifadeden anlayabilmiştim.

Olduğum yerde daha çok gerilirken, "Kaç yaşındasın?" diye sordu Frank Louis'ye.

"Annemle senin aranda kaç yaş var?" diye sordum hemen alayla gülerek.

"Bizi kendinizle kıyaslayamazsınız, sen daha çok küçüksün," dedi Frank bu kez bana dönerek. "Üstelik sorun sadece bu da değil," diye ağızının içinde homurdanmasıyla, Louis' nin o an gerildiğini hissetmiştim.

Tam sorunun ne olduğunu soracaktım ki, annem, "Sorun bir erkekle olman değil, " dedi Frank'e göz ucuyla bakarak. "Ancak bu kişinin senden yaşça büyük olması, medyada tanınması bir sorun."

"Bayan Styles," dedi Louis söze girerek. Sesinden ne hissettiğini anlayamıyordum, ama parmaklarıma sarılı vaziyette duran parmaklarının sıkılığından, oldukça gergin olduğunu hissedebiliyordum.

"Medyayı takip eden biriyseniz, hiçbir zaman özel hayatımla gündem olmadığımı bilirsiniz. Buradan da buna özellikle dikkat ettiğimi, hatta annesi olmanıza rağmen sizin bile Harry'nin kendisinden yaşça büyük birisiyle olmasını tasvip  etmediğinizi baz alırsak... Elbette ki herkesten çok onu başkalarının ağızına sakız etmeyeceğimi anlamanız zor olmamalı."

"Yani endişelenecek bir şey olmadığını mı söylüyorsun?" diye sordu annem düz bir sesle. "Peki ya sen?" dedi dudağının kenarı kıvrım kazanırken. "Sen ne olacaksın, Louis William Tomlinson? Seni tanımıyorum?"

"Tanışırız," dedi Louis de yamuk bir şekilde gülümserken. "Bu hiç zor değil, ama bakalım sizin yargınızı kırmanız ne kadar zor olacak."

Annem, "Seni henüz yargılamadım, Bay Tomlinson, " dedi sakin bir sesle. "Bunu yapacak olsaydım, hissetmezdin bile kaybetsen de, kazansan da."

Louis sadece, "Güzel, " dedi annemin gözlerinin içerisine bakarken. İçimde, onun şu an son derece eğlendiğini düşündüren hissi, parmaklarıma kenetli parmaklarının artık gergin olmaması destekliyordu.

"Müsaadenizle," dedi sonrasında ve bana baktı. "Ben artık gideyim."

Annem, "İyi geceler," diyerek kapının önünden çekildiğinde, önce Louis, onun ardından ben, montlarımızı ve ayakkabılarımızı giyerek dışarı çıktık.

Derin bir nefes verip ofladığımda, güldü ve bana yaklaşıp omuzlarımı avuçlarının içerisine hapsetti. "Anneni sevdim," dediğinde, ona neredeyse şokla bakmıştım ki, bu Louis' nin daha da gülmesine neden oldu.

"Yaptığı hiç hoş değildi," dedim şaşkınlıkla. "Resmen seni sorgulayıp gözdağı veriyor ve sen de onu seviyorsun öyle mi?"

Ansızın beni çekip bedenine yasladığında, kalçalarımın arasında yeşeren ağrı yüzünden dişlerimi birbirine kenetlesem de ses çıkartmadım. Ayrıca yakınlığı, beni ilk günkü gibi heyecanlandırdığı için şu an herhangi bir tepki vermekten çok uzaktım.

Yanağımı tıpkı bir kedi gibi göğüsüne sürterek ona aşağıdan baktığımda, dudaklarında şefkatli bir gülümseyle elini daldırdı saçlarımın arasına. "Zaten herhangi birini de hemen onaylayacak bir insana benzemiyor, yanlış mıyım?" dediğinde, sesinin yumuşaklığına karışmış hafif alay yüzünden kalbim göğüsümün altında tepetaklak olmuştu.

Her seferinde güzelliği karşısında afallıyor, karşısında aptal gibi kalıyordum.

"Haklısın," diyebildim sadece. Ve Louis de sırıtıp, "Eh, zaten ben de herhangi birisi olmadığımdan..." dedi egoistçe. Hâlâ sırıtıyor ve sırıtmasıyla gerçekten ne çok eğlendiğini belli ediyordu.

Kalçalarımın ağrısını, ya da içeride ebeveynimin olmasını umursamadan parmaklarımın üzerinde yükseldim ve kıvrılmış hâlde duran dudaklarına örttüm dudaklarımı.

Şaşırdığını hissetmeme rağmen alt dudağını kavrayarak çekiştirdiğimde, kolu hızlıca belime sarılıp beni iyice mengene altına almıştı. Sıcak eli yüzüme yerleştiğinde, üst dudağımın onun tarafından kavrandığını hissetmek, beni bu soğuk havada hissettiğim yoğun hislere rağmen hiç üşümesem de titretti.

Öpücüğüme yavaş ama tutkulu bir şekilde karşılık verirken, dudaklarım dudaklarına tüm derdimi anlatıyormuş da Louis de bunu hissediyormuş gibi beni her saniye daha yoğunluklu öpmeye devam etti.

Geri çekildiğimde ona sıkıca sarıldım. Biliyordum ki annem eğer onunla olmamı istemezse, buna gerçekten de bir şekilde engel olurdu.

"Korkma," dedi sanki içimden geçenleri netlikle görebiliyormuş gibi. "Kimse Louis Tomlinson cazibesine karşı koyamaz ve annen önünde sonunda cazibeme teslim olacak."

Şakacı bir şekilde konuştuğu sırada bir yandan sırtımı okşuyor, bir yandan da elini daldırdığı saçlarımla oynuyordu. Ona sıkıca sarılmaya devam ederken, "Bak bundan hiç şüphe duymuyorum işte, " dedim oyununa ayak uydurarak. Ama tanrı biliyordu, o an sadece dua ediyordum öyle olması için.

"Hem zaten," dedi ciddi bir sesle, derince nefes alırken. "Beni öyle kolay kabul etseydi bu şaşılacak bir durum olurdu. Ayrıca oğlu tarafından da epeyce idmanlıyım, kendimi sevdirme konusunda başarısız olacağımı hiç sanmıyorum."

"Kesinlikle," dedim sadece ona sıkıca tutunmaya devam ederek. "Senin yapamayacağın tek bir şey bile yok."

İçimdeki endişeyi susturamasam da, öyle umut etmekten başka çarem yoktu ve ben de kolay kolay pes etmeyi düşünmüyordum bile.

Ufak bir bölümle geldim sizi tedirgin etmek için.

Hiçbir şey söylemiyor ve sizi tedirginliğinizle başbaşa bırakarak gidiyorum şfçsifçwifçwi

Bir kısmınız çokça sevildi, öpüldü, kucaklandı.

MWAH!

𝐂𝐨𝐧𝐧𝐞𝐜𝐭𝐞𝐝𝟤.𝐦𝐞//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin