7.2

3.3K 198 653
                                    

Medya: Space Song - Beach House

Keyifli okumalar!

🗝️

Ruhsal olarak ailecek çöküşte olduğumuzu bilsem de, hatta bilsek de, bu gerçekten itinayla kaçmaya çalışıyorduk. O gerçek tarafından enselendiğimizdeyse tıpkı bir çocuk gibi en ufak şeylerde gözyaşları dökmemiz kaçınılmaz oluyordu.

Ablam sürekli kaçar, yakalanırdı; annem ve bense hızlı koşanlardan, hızlı kaçanlardandık. Ancak bu bizi ablamdan daha dayanıklı kılmıyordu, daha korkak kılıyordu. Biz sadece daha korkak ve daha gururlulardandık.

Bunu aslına inmeden görmek mümkün değildi. Bir kez olsun ağlamadığımız için belki yıkılmaz gözükebilirdik. Aslındaysa içten içe kemirilmiş, dokunsan yıkılacak, kurumuş yaşlı ağaçlardık. Ve dün gece biri bize çok fena dokunmuştu.

Büyük bir çatırtıyla birbirimize çarparak devrilirken, sanki yıkılırken bile birbirimize zarar verip dallarımızı kırmamış gibi büyük bir absürt komedi sergilemiştik. Sahnede biz, seyircilerdeyse yine biz vardık.

Babamın birden ortaya çıkışı her şeyi normale mi döndürmüştü?

Elbette hayır.

Normale bir adım yaklaşıp, eskidense bir adım daha mı uzaklaşmıştık?

Belki.

Belki yeniden aile olabilmek mümkündü. Ancak eskisi gibi olmayı düşünmek, benim bulutları pamuk şeker sanıp ellerimi uzattığım ve yakalayamayacağımı reddettiğim günler kadar uzaktı. Annem bana bulutları unutmam için pamuk şeker almayacaktı, ben de bulutlara bakarken yemeyecektim o pembe şekeri.

Eskisi gibi olmak işte bu kadar uzaktı.

Bir yazarın eskiden hevesle yazdığı, sonra bıraktığı ve yeniden başladığında karakterlerle bağ kuramadığı o hikâyede gibiydim. Ben o yazardım, o hikâyeydim, ben kendi kendimi yazıyordum ve ben kendimle anlaşamıyor, kendime en büyük düşmanlığı yine ben yapıyordum.

Başkalarının vereceği zararı reddedip, kendime yalnızca en büyük zararı benim verebileceğimi düşündüren kibirli zihniyetimden miydi bu?

Tekrardan, belki.

Ama yine en çok kendi kendimi yıprattığım bu hikâyede, hatta başkalarını da yıpratmaktan çekinmezken, olaya başkaları dahil olduğunda uçup giden kinim ne kadar gerçekti? Babam annemi ve ablamı yeniden büyük bir çöküşe sürüklediğinde kendimi boşverip, hatta annemle ablamın da bize yaptıklarını göz ardı ederken, öncesinde onlara kinli değilmişim gibi davranmak nasıl bir şeydi?

Benim kinim ne kadar sahteydi.

Ben ne kadar gerçektim de benim verdiğim zararı göz ardı edip onlara başkası zarar vermeye kalktığında önlerine gerilmiştim?

Üzerime tazyikle akan suyu kapattığımda, gözyaşları gibi boynumdan akarak vücudumda kaşındırıcı bir his bırakan su damlaları daha belirgin hâle geldiler. Bu saate dek sadece düşünmüştüm. Düşüncelerim zihnime batarak kafamın içini kırmıza boyuyordu. Kafamda yan yana yatıp bir kelimeyi oluşturan harfler kan kırmızısıydı. Oluşan cümlelerse o kadar kırmızıydı ki, baktığımda yalnızca kan öbekleri görüyordum.

Belki de ben düşünmüyor bile olabilirdim. Ağzımda çiğnediğim kelimeleri kan öbekleri şeklinde tükürüyor, kendi kendimi kirletiyordum belki de. Sonunda doğan kaçınılmaz baş ağrısı da benim eserimdi.

Louis göğsünde yatarken bir türlü uyuyamadığımı fark ettiğinde ve ben bunun hissettiğim baş ağrısından kaynaklı olduğunu söylediğimde, bana kısa bir duş almamı önermişti. Su her açıdan rahatlatıcıydı. Akan suyun saç diplerimde patika yollar oluşturduğunu, zihnime doğrudan patika yollardan gidebileceğimi hissettirdiğinde rahatlıyordum.

𝐂𝐨𝐧𝐧𝐞𝐜𝐭𝐞𝐝𝟤.𝐦𝐞//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin