3.5

7.4K 359 2.2K
                                    

Bir kitabın ilk cümleleri kalbime batmış gibi hissediyordum ona bakarken. Ancak o kelimeler kalbimi kanatmıyor, kalbim tarafından kavranıyor ve içeriye çekilerek kalbimden bir parça hâline getiriliyorlardı. Gözlerim, gözlerini bir kitabın ilk satırlarını tarar gibi gezindi maviliklerinde. Sonrasında kelimeler de anlam kazandığında, onun yay gibi olan kirpiklerini, şekilli güzel burnunu ve ince renkli dudaklarını okuyabildim gördüğüm en uzun paragrafı andıran suratında.

Pür dikkat beni izliyordu.

Pür dikkat onu izliyordum.

Alnına dökülen, neon ışıklardan dolayı seçemediğim saçlarının rengine rağmen, bu beni fazlasıyla heyecanlandırdı. Gözlerinin rengi tarif edemeyeceğim bir güzellikteydi amabu beni durdurmadı, onlara diyebileceğim bir kelime için karıştırdım bulanık aklımın dağınık çekmecelerini. Yanakları sıcak ve yumuşaktı, avucuma yaslanan, onun tenini süslemiş sakalları, içimin gıdıklanmasına neden olan tatlı bir his bırakıyordu elime. Aldığı derin nefesle şişen göğsü, benim göğsüme baskı yaptığında bu beni darmaduman edecek sandım. Ama sadece sakince gözlerini izlemekle yetinmiştim.

"William," dedim avucumu yanağına daha da bastırırken, bunu yapmamla avucuma batan sakallarının fazlalaşan baskısı, beni neredeyse gülümsetebilecek güzellikteydi. "Beni bırakacak mısın?" diye sorarken, sesim son derece yumuşaktı ve aslında bunu istediğimi belirtir nitelikteydi.

Beni bırakmalıydı, çünkü umduğumdan fazlasını bulmak beni korkutmuştu.

O kadar güzeldi ki, beni bırakmalıydı ve biz bir daha asla görüşmemeliydik. Gömleğimden içeri sızmış olan elleri tenimde dolandı büyük bir kışkırtıcılıkla bana bakarken, o bunu yapmasıyla yanağında asılı kalmış olan avucum, omuzlarına yerleşmişti diğer elimle birlikte.  Sıkıca tutundum omuzlarına onun bu ufak temasına bile dayanamazken.

"Seni asla bırakmam, artık kovalamaca sona erdi."

Şu an beni korkutanın onun küçük oyunları olmadığını biliyordu. Ve bu yüzden konuşurken kıvrılan dudaklarının arasından çıkan o hoş sesi, sertleşmişti biraz olsun. Bunu ses tonunu bir kez daha duymuştum. İlk konuşmamızda. Eşcinsel olduğumu öğrenmelerinden deli gibi korktuğum zamanlarda, ona bundan yakınıp sitem etmişken... Bir de şimdi. Ne yalan söyleyeyim bu ses tonu boynumu bükmeye itiyordu beni. Ve de teslim olmaya.

"Aslında tahmin etmiyordum," dedim durgun bir sesle ona bakarken, onca müzik sesine rağmen fısıltı halindeki cümlelerimi bile yakalayabilmesinden ve tüm dikkattinin bende olmasından hoşnuttum çokça. Bunun yüzüme yansıyıp yansımadığını bilmezken, "O gün bilerek bas bas bağırdım nereye geleceğimizi," diye devam etmiştim sonra.

"Bunları burada konuşmayalım, benimle gel."

"Sarhoşum ama hâlâ Harry'yim," dedim uyuz bir sesle ona dik dik bakarken. Ama ansızın alnıma bıraktığı öpücük beni hazırlıksız yakalamıştı. Yemi yutarken bunun bir tuzak olduğunu anladığı sırada, yüzündeki o şaşkın ifadeyle ölen balık gibi baktım ona.

"Hadi gidelim."

Onun parmaklarını bileğime kelepçe gibi sararak beni peşinden sürüklemesine müsaade ederken, ricalar ve emirler hakkındaki tüm o zırvalıkları unutuvermiştim. Yemi yutmuştum harbiden...

O önde ben arkada yukarı uzanan merdivenleri çıkarken, bizim masamıza gelmemizle dişledim dudaklarımı. Utanç, panik, ya da her neyse bir sürü şey hissediyordum bize dönen bakışlarla birlikte.

"Bu kim?" dedi Jared hemen ayaklanırken. Benim onun arkasında, ellerim de ellerindeyken tıpkı bir tutsak gibi yakalamış olması dikkatini çekmişti anında. Ama William ona bakmamıştı bile, bakışları Niall'ın üstündeydi. Niall'ın bakışlarıysa onun benim bileğimi tutan elinde. Sonra bana baktı, gözlerindeki ifade tam olarak onun da yemi yuttuğunu gösterir gibiydi. "Harry neden bu o'ymuş gibi hissediyorum?" diye sordu bana garip bir sesle, etrafımızdakilerin konuştuğumuz frekansı anlamamalarını umursamıyordu.

𝐂𝐨𝐧𝐧𝐞𝐜𝐭𝐞𝐝𝟤.𝐦𝐞//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin