6.8

3.3K 217 1.4K
                                    

Ben geldim! Sonunda. Bir türlü atlatamadığım tatil yoğunluğu beni de, aktifliğimi de bitirdi :( yine de aktif olmaya çalışıyorum, görmezden gelmeyin bu çabamı :(((

Bölümü biraz aceleyle yazdım, çünkü artık bekletmek istemiyordum. İçime sinmese de keyifli okumalar dilerim, bal porsuklarım. Ayrıca yeniden yayımladığım kitaplara bakmak isterseniz, profilimden ulaşabilirsiniz.

Spoilerlar paylaştığım instagram adresim: venuavenus

Bir kısmınızı sıkıca kucakladım, gelecek bölümde görüşmek üzere!

🍀

"Bunu neden yaptın, Louis?"

Öfkeden titreyen sesim yüzünden daha fazla sinirlenirken, ona arkamı dönerek mutfaktan çıktım. Çıkmadan önce Amy'nin üzerimde gezinen üzgün bakışlarına karşılık dudaklarımı birbirine bastırmıştım benim de üzgün olduğumu söylercesine, ancak daha fazlası elimden gelmemişti o anda.

"Güzelim sakinleşir misin, neden anlatmama müsaade etmiyorsun?"

Sözlerini umursamadan yürümeye devam ettiğimde, amacım dışarı çıkıp biraz hava almaktı ama Louis bana arkamdan sıkıca sarılıp, ondan kaçmama tamamen engel oldu.

"Sakinleş," dedi fısıldayarak. "Bu kadar gerilmene gerek yok."

"Onları aradın," dedim sert bir sesle gözlerim direkt olarak karşıya kilitlenmişken. "Onları neden aradın?"

Sorum, aslında bir soru niteliği taşımayan, barizce sert olan ama aslında oldukça kırılgan bir sitemdi.

"Çünkü bu sonsuza dek süremez," dedi karşılık olarak yatıştırıcı bir sesle Louis de. Sonrasında enseme yumuşak öpücüklerinden birini kondurduğunda içim titrese de, "Sonsuza kadar sürmeyecekti," demiştim tavrımı korumaya çalışarak. Yine de bunda o kadar başarısızdım ki, yavru kedi mırıltısı gibiydi dudaklarımdan dökülürken kelimelere can veren ses. "Sadece zamana ihtiyacım vardı, Louis."

Bazen onu kendimden bir parça olarak görmekte hiç zorlanmazken, bazenleriyse sanki vücuduma sonradan dikilmiş olan, aslında eksikliğimi tamamlamasına rağmen bir türlü kabullenemediğim ve kurtulmak için çırpındığım bir organ gibiydi. Ama ona ihtiyacım olduğu gerçeği, Louis'yi tamamıyla reddetmeme de müsaade etmiyordu.

"Ne senin zihninde, ne de kendi zihnimde ağırlık yapsın istememiştim," dedi beni serbest bırakıp karşıma dikilerek. Bana bakan gözleri hâlâ yumuşaktı, ancak anlayış beklediğini anlayabilecek kadar iyi tanıyordum onu.

"Hayır," derken, ona istediği anlayışı veremeyeceğimi belli edecek sertlikte çıktı sesim. Hırçın değildi, ancak açık bir red barındırıyordu. "Sen sadece kendi zihninde ağırlık barındırsın istemedin. Çünkü benim tek derdim; bir süre her şeyden seninle birlikte uzakta kalmak, sonrasındaysa her ne yolunda gitmiyorsa yoluna koymaktı yine seninle birlikte."

Kaşları rahatsızlıkla çatılırken, "Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?" diye sordu bunu yadırgamış gibi. Sonra derin bir nefes alarak kafasını eğmiş, dudaklarını yalarken hafifçe başını sallamıştı iki yana derin bir nefes alarak. Kafasını yeniden kaldırdığında, "Tamam," dedi uzatmak istemediğini belli ederek. "Önemli değil ama bunu önünde sonunda zaten yapacaksak, şimdiden yapmamızda bir sakınca yoktur, değil mi?"

"Sorun zaten şimdi olmasını istememem, Louis," dedim artık sesimi yükselterek. "Onları arıyorsun ve bir yemek ayarladığını söylüyorsun? Onca şeyden sonra?"

"Yanlış da olsa neden senin için yaptığım bir şeyi, sırf yanlış diye görmezden geliyorsun?"

Ses tonu benimkinin aksine o kadar sakince yükselmişti ki, eğer benim gibi yıkıcı bir şekilde yaklaşmış olsaydı, bir yıkımın ilk adımını benim atmış olacağım gerçeği yüzüme bir tokat gibi çarpmıştı.

𝐂𝐨𝐧𝐧𝐞𝐜𝐭𝐞𝐝𝟤.𝐦𝐞//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin