7.4

2.3K 198 913
                                    

Bazı geceler, benim düşünmem için daha karanlık olurmuş gibi gelirdi bana. Ama bu, gecenin bana sunduğu bir kolaylık değildi; acımasızlıktı. Düşünmekten başım ağrıyacak kadar birçok kelime zihnimi işlek bir sayfa gibi kullanırdı bu zamanlarda. Bir sayfaydım, ancak ne üzerimde ağırladığım kelimeler kalıcıydı ne de tam anlamıyla boş sayılırdım.

Ben, üzerinde kelime trafiği olan işlek bir kitaptım. Bazenleri kelimeler sayfaların üzerinde birbirine çarpar, zincirleme kelime kazaları yaşanırdı. Ölen kelimelerin mürekkebi sayfaya akarak beyazlığı siyah kanıyla lekelerken, bir daha o kelime sayfaların üzerinde bulunamazdı ancak buna rağmen kelimeler, az denemeyecek kadar çoklardı hâlâ.

Bu gece kafamda birçok kelime birbiriyle çarpışmış, birçoğu kitap üzerinden silinmişti. Ancak asıl kaza, ben uyku mahmuru gözlerle evin salonuna indiğimde yaşandı.

Ayaklarım çıplaktı, saçlarım birbirine girmişti ve uykusuzluktan şişmiş gözlerimi ovalarken oldukça komik gözüküyor olmalıydım ki, Zayn beni gördüğünde keyifsizce sırıttı. Liam'sa hiç tepki vermemiş, Louis'nin yanında, onunsa hemen karşısında oturan ve bir yunan tanrıçası güzelliğine sahip kadına bakmıştı.

Boyalı sarı saçları, iddialı bakan vahşi yeşil gözleri ve güzel kemikli suratında yer edinmiş dolgun dudakları, hafifçe kalkık düzgün burnuyla; kadın tam tereddütsüz kendisine bakanın bir ayna gibi ortadan çatlamasına sebep olabilecek kadar kusursuzdu. Üzerine giydiği zümrüt yeşili rengindeki takımın elbisesi, bacaklarını kapatmakta biraz fazla başarısızdı ki, bu onun ince ve uzun beyaz bacaklarını olduğu gibi ortaya çıkartmasına sebep olmuştu. Ama bununla bir sıkıntısı olmadığı açıkça ortadaydı. En az bacakları kadar.

Takımıyla ortaya çıkarttığı göz rengi yetmiyormuş gibi makyajıyla daha da belirginleşmiş olan iri yeşil gözler bana döndüğünde, Louis'nin de ona doğru dönük olan bedeni yavaşça bana çevrildi.

Mavi gözlerini üzerimde hissetsem de ona bakmadım ve aynı anda içimde birçok kaza yaşanıyormuş gibi kadını izlemeye devam ettim. Bakışları beni bir çöp gibi kenara atıp yeniden Louis'ye çevrildiğindeyse kaşlarım çatılmıştı.

"Harry, gelsene," dedi Louis son derece uzak hissettiren sesiyle. Başka zaman olsaydı kesinlikle bu ses tonu benim ileri değil, geri adım atmama sebep olurdu ama onlara doğru yürürken üzerimdeki siyah kalın eşofman takımının bile utanını yaşayamıyordum.

"Winona, tanıştırayım," dedi ben hemen Louis'nin yanında dikiliyorken. "Sevgilim, Harry."

Winona'nın gözleri şaşkınlıkla irileştiğinde, "Hadi canım!" demişti yüksek bir sesle. Sesi tamamen kadınsıydı ve ses tonu, yapacağı her konuşmayı kabul ettirebilirdi.

Yeşil gözleri bana kaydığında ve beni açıkça süzdüğünde, gözlerinde bir hayal kırıklığı gördüğüme yemin edebilirdim.

Louis bana döndü. "Winona bizim liseden arkadaşımızdı, artık beraber çalışmaya başlayacağız," derken, sesinde yine beni uzaklara iten buz soğuğu eller vardı. O ellere karşı gelmeye kalksam ve ondan uzağa gitmesem sarkıt olup bedenime saplanacaklardı sanki.

"Açıkçası sevgilinin olmasına şaşırdım," diye araya giren Winona'ya baktığımda o bana değil, Louis'ye bakıyordu. "Çünkü lisede o kadar takılmamıza rağmen beni ısrarla reddediyordun." Yeşil gözler beni birkaç saniyelik merceğine aldığında, "Ama Harry oldukça tatlıymış, onu reddetmemene şaşmamak gerek her ne kadar bu kalbimi kırmış olsa da," dedi gönülsüzce.

"Beni sonunda kabul eden kişi Harry'di," dedi Louis açıksözlülükle.

"Sonunda derken?"

"Birçok kez reddedildim bu noktaya gelene dek."

𝐂𝐨𝐧𝐧𝐞𝐜𝐭𝐞𝐝𝟤.𝐦𝐞//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin