8.1

2.9K 206 1.3K
                                    

alexaplaydespac1to için🖤

6.688 kelime. Tadını çıkartın!

Medya: Katy Perry - Harleys İn Hawaii (slowed & reberb)




Annem yanımıza gelip Louis'nin kolunu tuttu ve yüzüm hâlâ Louis'nin göğüsünde asılı kalmış bir yıldız gibi oradan ayrılmadan bekliyorken, "Harry," dedi annem. Gözü gökyüzündeki o tek yıldıza kenetlenmişti ve onun kaymasını diler gibi çıkmıştı sesi. "Bana yüzünü göster."

Parmaklarımı avucumun içine gömerek derin bir nefes aldığımda, annem çenemi nazikçe tuttu ve yüzüm, Louis'nin göğsünden onun ellerine doğru bir yıldız gibi kayıp avuçlarına düştü.

Yüzümü yakından görmesiyle birlikte nefesinin içinde sıkışıp kaldığını gördüğümde, Louis'nin sıkıca sarıldığım vücudu da aynı anda kasılmıştı. "Harry," dedi annem yüzümü gözleriyle yavaşça tararken. "Yüzüne ne oldu?"

"Bayan Styles, yalnız konuşabilir miyiz?"

Elim sıkıca Louis'nin ceketine tutunurken, "Sorun yok, anne," dedim, gitmelerini kesinlikle istemiyordum. Çünkü gitmeleri demek, her şeyin öğrenilmesi demekti. Louis'nin birkaç kelime kurmak için duyduğum sesi bile artık bana birkaç ciltlik kitapmış gibi sunulduğundan, o konuşmada kendisini suçlayacağını dahi biliyordum. "Basit bir kavga, endişelenmeni istemediğim için-"

"Yalan söylüyorsun, farkındayım," diye böldü konuşmamı. "Lütfen bana yalan söyleme, yüzüne ne oldu, Harry?" Sesindeki tedirginlik, aslında birçok tahmini olduğunu, hatta bu tahminlerin boşa çıkmasını dilediğini gösteriyordu. Ancak benim takıldığım tek nokta, yıllar sonra duyduğum o tedirgin sesti.

"Desmond yüzünden oldu," dediğinde düşüncelerim kafamın içinde panikle çarpıştı ve ben şokla Louis'ye baktım. "Harry'ye saldırdığı için şu an hapiste. Bundan ben sorumluyum, üzgünüm."

"Louis," dedim susmasını istercesine yüzüne bakarken. Tekrardan başa dönmekten korkan yanım bana telâşlı gözlerle bakıp kalbimi tırmalıyor, bir şey yapmam için beni zorluyordu.

"Siz şehir dışına hiç çıkmadınız ve o Harry'yi-" Durdu, sertçe başını salladı ve kaşlarını çatıp yüzünü buruştururken, "Bu da ne?" dedi öfkeyle. Bu kez tedirginliğim tüm damarlarımın içine yayılmış bir zehir gibi tepkisiz kalmama müsaade etmezken, "Seni nerede gördü de böyle bir şey oldu?" diye sordu. O zehri kanıma enjekte eden kişi, annemdi.

Gözlerimi sıkıntıyla kaçırırken bana yönelttiği soruyla, "Niall'ın yanına gitmiştim," diye mırıldandım. "Ama çok da önemli bir şey yok, gerçekten."

Soğuktan buz kesilmiş eli elimi yakaladığında ve beni kendisine doğru çektiğinde, Louis'den kopartıldığım noktadan anneme kaynadım. Kollarının arasına çektiği bedenime sıkıca sarılırken, "Onu pişman edeceğim," diye fısıldadı. Fısıltısı, bir ölüyü bile irkiltecek kadar yakıcıydı. "Onu pişman edeceğim, bu kez yalvarmak için bile yanımıza yaklaşamayacak."

Sarılışına karşılık veremeyişimi sorun etmeden geri çekildiğinde yüzümü tuttu ve gözlerime baktı, yeşil gözlerinin dolu olduğunu gördüğümde kalbime bıraktığı sancı tohumu hızla filiz vermişti. "İyi misin, Harry?" dedi neredeyse korkarcasına. Dudaklarımdan çıkacak sözlere bağlıydı sanki yaşamı. "İyi ol, iyi olmana çok ihtiyacım var."

"İyiyim, anne," dediğimde beni yeniden kendisine çekip sarıldı. Ne yapacağımı bilemeyerek öylece donuk bir şaşkınlıkla kafenin kapısına bakarken, Louis'nin elini sağ kolumun arka kısmında hissettim. Parmağının ucuyla kolumu hafifçe ittiğinde karşı gelmeyip anneme sarıldım ve kaşlarım çatılırken yabancılaştığım bu hissin, eski bir dost gibi yeniden kendisini bana tanıttığını hissettim. Sanki köşeyi döndüğüm bir vakit karşılaşmış, aradan yıllar geçtiği için birbirimizi yadırgasak da aynı içtenliği gözlerimize baktığımız her saniye geri kazanmaya başlamıştık.

𝐂𝐨𝐧𝐧𝐞𝐜𝐭𝐞𝐝𝟤.𝐦𝐞//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin