2.9

3.3K 322 479
                                    

WilliamLT sana bir mesaj göndermek istiyor.

Harry Niall ile oturuyordu saatlerdir. Ablası hâlâ gelmemişti ve ondan ne bir arama ne de bir mesaj almadığı için endişeliydi ikisi de. Ve bilmem kaçıncı arama denemesindeyken, telefonuna ansızın düşen bildirim duraksamasına neden olmuştu Harry'nin.

"Niall," dedi yanında yatan arkadaşını hızla dürterek. Aşırı noodle tüketiminden dolayı baygınlık geçirmiş gibi yatıyordu Niall o sıra eli karnında. Harry'nin kendisini dürtüklemesiyle araladığı gözlerini, huysuz bir şekilde gezdirdi arkadaşının gözlerinde. Ama Harry telâş ve heyecan arası bir ifadeyle, "Yazdı. O yazdı!" deyince doğrultmuştu yattığı yerden.

"Ne yazmış?" diye sorarken, en az Harry kadar heyecanlıydı sesi.

Harry hızla mesaja girdi, heyecandan ne yazdığına bakmayı akıl edememişti ki...

WilliamLT

Kıvırcık?

Yüzüne ne oldu? Bana iyi olduğunu söyle.

Harry mesajı okuduktan sonra gergince ısırdı dudaklarını. "Oraya hiç gitmemeliydim," dese de, kalbi hafif bir ritimle çarpıyordu o an.

"Bu adam sen her gittiğinde orada mı amına koyayım?" dedi Niall. Biraz şaşkın, biraz da gergindi Harry gibi.

"Chris, kafedeki bir çalışan gördü suratımı. Söylemiş olabilirler, bilmiyorum," derken düşünceliydi Harry de.

"Tamam, şimdi dediğim gibi yapıyoruz; ona asla cevap vermeyeceksin ve o da gittiğin yeri unuttuğunu değil, sildiğini anlayacak. Sonra hatırlatmak isteyecek hâliyle, en azından sözünün eriyse yapar bunu. Ama burada da, sen istemediğin sürece ne yaparsa yapsın yeterli gelmeyeceğini göstereceksin ki, senin aslında tatlı bir bebek olmadığını, istediğin zaman ekşi ya da acı olabileceğini anlasın."

"Ekşi ya da acı mı..." dedi Harry yüzünü ekşiterek. "Niall... Bunu söyleyene dek seni ciddiyetle dinlemiştim..."

Niall göz devirerek, "Beğenmiyorsan git babacığının kollarında ağla o zaman," diye homurdandı ağzının içinde. "Şurada yardım etmeye çalışıyoruz."

"Tamam tamam, kızma," dedi Harry ona yaklaşıp sarılırken. "Ama bunu nasıl yapacağım ki?"

"Öncelikle o kafeye gideceğiz, Harry. Oraya gitmeyerek o yokmuş gibi davranamazsın, ona gerçekten onun bir hiç olduğunu göstermek istiyorsan eğer, oraya gideceğiz, kahvemizi içip her zamanki gibi gülüşeceğiz ve paramızı ödeyip çıkacağız."

"Ama beni görmüş olacak," dedi somurtarak Harry, işte bunu gerçekten istemiyordu. Ona vereceği en mantıklı ceza buydu Harry'ye göre çünkü.

"Evet seni görecek, ulaşmaya çalışacak ve bir dönüş bile alamayacak. Özellikle söylüyorum; sakın oradayken ablandan mesaj gelse bile bakma. Umursama telefonunu. Mesajına baktığını bile sanmasın. Ve biliyoruz ki, bu adam senin benim kadar egoist, bu yüzden sonunda karşına çıkacak. Ama önemli olan sen gerçekten bunu istiyor musun ve buna hazır mısın?"

Harry daha da somurtarak, "Bilmiyorum, ama istiyorum da," dediğinde, Niall onun omzunu sıvazladı ve saçlarını karıştırdı. "Kendini bu fikre hazırlasan iyi edersin, artık sanal alemden de çık hem. Sonunda kendini kabullendin, ablan gibi bir destekçi edindin... E daha ne istiyorsun, Harry. Korkma artık, zorbalıklar da eskide kaldı, hangi devirdeyiz biz?"

"Öyle değil," dedi Harry huysuzca. "Anlamıyorsun, tamam belki eskisi gibi değil ama bakışlar, imâlar yeterince can sıkıcı. Beni tanıyorsun ve dayanamayacağımı biliyorsun, umursamadan duramam ki. Sırf işaret ettiler diye gittim önlerine dikildim, iyi ki de yaptım. Yapmasaydım tepeme binerlerdi, başka şeyler de yapmaları için fırsat vermiş olurdum. Ama konu bu değil, konu ben bunu yapmaktan vazgeçmesem bile daha şimdiden bu tepkilerden sıkılmış olmam."

"Yalnız olmayacaksın ki," dedi Niall yumuşak bir sesle. "Seni yalnız bırakacağımı kim söyledi?"

Harry'nin bakışlarındaki ifade, onun bu ses tonunun sıcaklığına karşı koyamamış ve tıpkı bir buz parçası gibi erimişti. Ancak hâlâ ikna olabilmiş değildi. Hatta olacak gibi de değildi. "Oldu olacak işemeye de birlikte gider miyiz?" diye sorarken yarı alaycıydı, ama rahatsız hissettiği o kadar belliydi ki, Niall da keyifsizce gülmüştü. "Gerekirse aynı kabine girer sırayla işeriz, ama ayrı ayrı takılmak yok. Tamam mı?"

Harry tam ağzını açıp cevap vereceği sırada, sokağa açılan kapıdan kilit sesi gelmesiyle oturduğu yerden hızla kalkarak kapıya koşturdu. Ablası içeri girdiğinde o kadar mutluydu ki, Harry endişelerinin yersizliğiyle koca bir iç çekti. Rahatlamıştı.

"Terfi aldım!" dedi kahkaha atarak. Çantasını kapının yanındaki dolaba bırakırken sırıtıyordu.

"Hadi be!" dedi Niall, o da Harry'nin arkasındaydı, ve tıpkı Gemma gibi sırıtıyordu.

Gemma sırayla onlara sarılırken, "Tabii," demişti ukalalıkla. "Genel Müdür diyeceksiniz," derken, Harry'nin yanağından kabaca makas aldı. O kadar komikti ki, Harry gülmeden edemedi ona.

"Yine de bir daha habersiz bırakma, ne kadar korktuk biliyor musun?" dedi Niall, dudaklarında tatlı bir tebessüm vardı konuşurken.

İçeri doğru geçerlerken, "Toplantı vesâire derken cidden bakamadım aramalara," dedi. Sesi yorgun olmasına rağmen canlı çıkıyordu. "İlk andan bir eksi yemek de istemedim açıkçası, üzgünüm çocuklar."

İçeri geçtikleri gibi karanlık salonu aydınlatan televizyona baktı önce, sonra gözleri masanın üstündeki tabaklara kaymıştı. "Hanginiz içindi bunlar?" diye sordu Gemma, yapılan noodle gecelerinin, neden yapıldığını gayet iyi biliyordu. Sonra televizyona baktığında, terk edilmiş Bella'nın aylarını bir sandalyenin üzerinde geçirdiği sahneyi görmesiyle, "Harry?" demişti sorgulayan bir sesle kardeşine dönerek.

"Şey... Okulda önce Bayan Felix'le tartıştım, sonra da üç kişiyle kavga ettiğim için uzaklaştırma aldım," dedi bakışlarını kaçırırken.

"Neden?"

"Parmaklarıma bakıyorlardı, gerçi o üçü geçen sefer bana ibne dediler o yüzden aramız bozulmuştu da..."

Gemma sıkıntıyla iç geçirirken, "Demek beni o yüzden arıyorlarmış," diye mırıldanmıştı. "Öğretmeninle tartışmanı istemiyorum bir daha, ne olursa olsun ilk önce bana söyleyeceksin ve ben gireceğim araya. Tamam mı?"

Harry diğer çocuklar hakkında başka sözler, uyarılar, nasihatler beklerken, "Üzerimi değiştireceğim," deyip gitmişti Gemma.

Niall ile ortalığı toparlayıp bulaşıkları makinaya dizdikten sonra, o da çok durmamış ve gitmişti. Ablası giyinmek için odaya gittiğini söylese de, ona bakmak için gittiğinde çoktan uyuya kaldığını görmüştü Harry. Gemma'nın üzerini örterek kendi odasına geçtiği sırada, telefonu titredi yeniden elleri arasında. Başta Niall'ın kendisine yazdığını sansa da, yine William'dı.

Yatağa girene kadar bakmadı mesaja. Sonunda hafiften üşümüş bedenini yorganın altına soktuğunda, titreyen ellerle açtı mesajı. Kesinlikle üşüdüğündendi bu titreme.

WilliamLT

Benim sabrımı sınama, küçük.

Cevap ver.

Yoksa cevabı öğrenmek için ben gelirim yanına.

İstediğin bu mu?

Harry istemsizce sırıttı. Onunla karşılaşmaları sandığından da kısa süre içinde gerçekleşecekti. Ve artık buna hazırdı.

🍀

Geçiş bölümleri ölsün de ağlayanları olmasın.

Rezalete bakın püü...

𝐂𝐨𝐧𝐧𝐞𝐜𝐭𝐞𝐝𝟤.𝐦𝐞//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin