3.6

6.4K 357 1.2K
                                    

Bedenim yorgundu. Fazlasıyla bitik hissetmeme rağmen, öylece arkamı dönüp yatmayı düşünemezdim. Evet, onu fazlasıyla arzuladığım bir gerçekti, ama bu yapacağım şey yalnızca bu nedenle sınırlı değildi. Bana hayatımdaki en büyük zevki tattıran adamı o her ne kadar zamanında bunu yapmış olsa da ortada bırakmayacaktım. Hem o bronz teni gördükten sonra bunu istesem de yapamazdım.

Yataktan kalktım ve midemin kasılmasına neden olan o hisle, soğuk mermerin üzerinde yürümeye başladım banyoya doğru. Adımlarım yavaş ama kararlıydı. Tabii bir de savsak. Adelelerimdeki kas ağrısı hâlâ yerinde dursa da, vazgeçmeyecektim. Suyun yere dökülürken çıkarttığı o ses kulaklarıma dolduğunda, bu, onun şu an duşun altında olduğunun yazılı metni gibiydi.

Bunu fırsat bilerek kapı kolunu çevirdim yavaşça, ve hemen ardından önüme serilen aydınlık banyoyla su sesleri artık daha belirgindi. Solumdaki duvarın önünde duran kirli sepetinin üzerindeydi az önce bacaklarını saran pantolon. Banyo da tıpkı evin diğer görebildiğim kısımları gibi siyah mermerden oluşuyordu. Ama duvarlardaki mermerler yerdekilerin aksine grimsi, siyah lekeleri olan, ayrıca kısım kısım tavandan yere kadar sarkan, başta ayna gibi olsa da mermerleri ayıran metal olduğunu bildiğim ince plakayla güzel bir görünüm kazanmıştı.

Kapıyı biraz daha iterek ses çıkartmadan içeri süzüldüm. Ama daha fazla hareket edemeden olduğum yerde kalakaldım gördüğüm manzarayla. Beni fark etmemişti, suyun altında duran çıplak bedeni kaskatı gözükürken, tenini okşayarak vücuduna dökülen su önce saçlarından başlıyor, sonra dağınıkça omuzlarına, oradan da göğsüne ve sırtına akıyordu kısım kısım. Dudaklarımı dişleyerek süzdüm vücudunun her noktasını. Yapılı güzel omuzları, şu an oldukça cazip görünen sırtı, dolgun ama oldukça sıkı gözüken kalçaları, sonrasında kaslı olmasına rağmen kötü durmayan, aksine çıldırtacak derecede vücudunu tamamlayan o bacaklarıyla tam bir başyapıttan başka bir şey değildi karşımda duran adam.

Duş kabininin şeffaflığı sayesinde gözümün önünde tüm çıplaklığıyla suyun altında dikilen vücudu süzdüm bir süre daha. Midemden aşağıya halatlarından boşanan bir asansör varmış gibi hissediyordum gözlerim onu arzıca onu tararken. Asansörün içerisinde saf şehvet ve tutku vardı, düşmesiyle parçalanan asansörden kasıklarıma yayılan bu his yüzünden yeniden sertleştiğimi hissettim.

Adımlarım tamamen kendiliğinden beni ona taşıdı, bu bir iç güdü gibiydi. Ya da bir yusufçuğun suya uçması, bir güvenin ateşin etrafında pervane olması gibi. Ona çekiliyordum, ve buna karşı koyamıyordum bile. Kabinin açık kapısından içeri girerken, tıpkı içeri girdiğimde olduğum gibi sessizdim. Burası oldukça büyüktü, ama buna rağmen ondan fazlasıyla uzak duran vücuduma soğuk su sıçrayınca ürpermeden edemedim. Tüylerim hemen diken diken olmuştu, ve o bu suyunun altında dikiliyordu deminden beri.

Arkasından yaklaşarak sarılmamla soğuk suyun ayarını hemen değiştirdi, su artık ılık bir şekilde akıyordu ama hâlâ tam olarak sıcak sayılmazdı. Bana dokunduğu tüm süre boyunca tenine dokunamayan tenimin, ona sarılmamla ne büyük eksiklik içinde olduğunu ancak anlayabilmiştim. Çünkü onun kavruk teninin vücuduma bıraktığı yakıcı his  öyle sıradışıydı ki, bu anlatamayacağım kadar başka hissettiriyordu.

"Bir an sonsuza dek orada dikileceğini sandım," dedi mırıltıyla, sesi suya karıştığı için biraz boğukça çıkmıştı.

Duraksayarak kaşlarımı çattığım sırada, o ince ayna gibi yansıtma gücü yüksek metalin, kabinin içinde de olduğunu gördüm. Şimdi gözlerimiz orada buluşmuştu ama ona daha fazla bakamadım. Yakalanmıştım... Kollarımı sardığım karnındaki ellerimi tuttu, ardından kenetlediğim parmaklarımı ayırarak kollarımı açtıktan sonra, kendini benden uzaklaştırdı. Tam bu hareketi yeni bir reddedilme korkusunu doğurduğu sırada, bu kez önünü dönerek beni kolları arasına alan William olmuştu.

𝐂𝐨𝐧𝐧𝐞𝐜𝐭𝐞𝐝𝟤.𝐦𝐞//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin