14. KOLYE

139 48 92
                                    

Multimedya: AZRA DEMİRAN

Hava kararmıştı, yağmur başlamıştı. Anılar sanki tekrar depreşiyordu. Babamın anneme vurduğu tokat geldi gözlerimin önüne. Aynı bu gün Asrının, Berkay'a vurduğu gibi, hiç acımamıştı, yüzünde tek bir pişmanlık yoktu...

Aynı babam gibi...

Azra ile yaklaşık bir kaç dakikadır salonda oturuyorduk, ve bana bu bir kaç dakika içersinde kendini tanıtmıştı. Asrın ile üvey kardeş olduklarını ve bir kaç gün bizim ile kalacağını söylemişti.

Sebebini sormamıştım, istediği kadar kalabilir di, sonuçta abisinin evi öyle değil mi?

Şuan aklımda binlerce soru vardı ama asıl merak ettiğim, Asrın'ın Berkay'a neden vurduğu? Berkay arkadaş olduklarını söylemişti. Asrın neden arkadaşına vursun ki?

Acaba Berkay iyi miydi? Çok sert vurmuştu, umarım ciddi bir sorun yoktur... Her ne olursa olsun vurmak zorunda değil di.

Berkay'ın şikayetçi olma ihtimali de vardı ki bence olmalıydı. Asrın yaptığının cezasını çekmeli, öyle değil mi?

"Sence Berkay, Asrın dan şikayetçi olur mu?" Diye sordum Azra'ya dönerek. Afallamış bir şekilde bana baktı ve sonra bakışlarını yere indirip ellerini saçlarından geçirdi.

"Bilemiyorum, Berkay'ı tanıdığım kadarı ile düşünürsem yapamaz. Ama iki yıl geçti aradan değişmiş olabilir." Dediklerine başımı salladım ve 'Anlıyorum.' diye mırıldandım.

Ama anlamıyordum...

...

"Kendine dikkat et lütfen, ayrıca yaranı da bir doktara göstermeyi unutma," dedim endişeli bir şekilde. Kulağım Berkay'ın şen kahkaları ile dolmuştu. "Komik değil! Gayet ciddiyim." Dedim uyarır bir şekilde.

"Tamam annecim sen hiç merak etme." Söylediği şey her ne kadar sinirlerimi bozsa da gülmüştüm. "Salak." Dedim ve hemen ardından suratına telefonu kapattım.

Asrın evden çıkmıştı ve ben de onun yapması gereken bir şeyi yapmıştım. Berkay'ı arayıp Asrın yerine özür dilemiştim.

"Esila! Bir bakar mısın!?" Azra'nın gür sesi ile odamdan çıktım ve alt kata Azra'nın yanına gittim. Kapıda durmuş biri iler konuşuyordu sanırım (?)

"Efendim canım?" Dediğim sırada bana doğru döndü ve kapıyı biraz daha açarak dışardaki kişiyi görmemi sağladı. "Tanıyor musun?" Diye sordu. Hızla başımı aşağıya yukarıya salladım.

"Tabi ki tanıyor!" Diye bağırmıştı Mert. Beklemeden yanlarına ilerledim ve

"Gir sene?" Diye sordum ama Mert direk itiraz etti. "Yok canım kalsın sen zaten benim yerime başkasını bulmuşsun (!)" Dedi trip atarak.

O sırada Azra ile bakışlarımız kesişti. Her ne kadar gülmek istesem de kendimi durdurdum.

"Mert, Azra Asrın'ın kardeşi." Diye açıklama yapma gereği duydum, biranda sesini yükselterek

"Bana ne!? Sordum mu!?" Gerçekten sinirliydi, "Mert neden geldin?" Diye verdim biranda. Siniri sanki uçup gitti ve, elindeki küçük kutuyu bana uzattı. "Bunu vermeyi unutmuşum."

Kaşlarımı çatarak elinde bana uzatmış olduğu küçük Hadiye kutusuna benzeyen şeyi aldım. "Bu ne?" Dedim kutuyu avuçlarımın içine alarak.

"Sizin yanınıza gelmeden önce bir takıcının camından gördüm ve çok hoşuma gitti, malûm kendim de takamayacağım için sana aldım." Dediği sırada kutuyu açmıştım.

BEŞ BUÇUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin