Multimedya: Esila KANDER
Dört gün sonra hafta sonu (pazar günü saat akşam 18:00)
Ne zamandan beri babalar kızlarının kahramanı olmayı bırakmıştı? Ne zamandan beri babalar kızlarının 'katili' olmaya başlamıştı?
Gözlerimi ne zaman kapatsam; Annemin kanlar içinde yerde yattığı geliyordu gözlerimin önüne, Annemin yardım çığlıklarını duyuyordum. Ama hiçbir şey yapamıyor dum.
Annem kanlar içinde yerde yatarken ben ona yardım edemiyordum. Eğer o gün anneme yardım etseydim, belki şimdi yanımda olurdu. Koca yatakta tek başıma değil annem ile birlikte birbirimize sarılarak uyuya bilirdik?
Ama olmadı, ben annem yerde kanlar içinde yardım çığlıkları atarken hiçbir şey yapamadım.
Yıl içersinde dört mevsim yaşanırken ben sadece kış mevsimini yaşıyordum, annem gittikten beri. Beni bu yalan Dünya'da yalnız bıraktığından beri. Siz hiç Yaz'ın ortasında üşümek nasıl bir duygu biliyor musunuz? Ben biliyordum...
Aynadaki yansımama baktım, kendimi baştan aşağıya süzdüm. Bu kadar abartıya gerek var mıydı? Bana sorarsanız yoktu.
Aslında sırf babam bunu giyme mi istediği için bile giymek istememiştim. Ama lanet olası adamın bakışları beni korkutuyordu, tek bir bakış ile bin kere ölüp ölüp diriliyordum. En kötüsü de beni tekrar o lanet yere kapatma korkusundan dolayı ona asla karşı gelemiyordum.
Gelmek istiyordum, ama olmuyordu, ona karşı gelmek için çok güçsüzdüm.
Bu gün müstakbel kocam ile ailesi gelecekti. İlk başta tanışmak için olduğunu düşünüyordum ama yanılmışım. Nişan yapıcaklarmış. Ya insan bir önce tanışınlar falan diye düşünür, ilk görüşmemizde direk nişan takmakta neydi?
Gülçin abla müstakbel kocam hakkında bir kaç bilgi vermişti, yanlış hatırlamıyorsam ismi Asır ya da Asrın gibi bişey di , 29 yaşlarında olduğunu söylemişti Gülçin abla. Yani aramızda dört yaş falan vardı.
Üstüme giydiğim zümrüt yeşili mini elbisenin etek uçlarında çekiştirdim sanki uzayacakmış gibi. Yanlış hatırlamıyorsam en son lise mezuniyetin de falan giymiştim böyle kısa bir elbise.
Gülçin abla saatlerdir bana övgü sözcükleri yağdırıyor du. Ve ben karşılığında sadece teşekkür etmek ile yetiniyordum.
Saçlarımı hafif maşa yapmıştık ve çok az bir makyaj yapmıştı Gülçin abla. Bu konularda hiç iyi değilimdir. Zaten günlük hayatım içersinde yüzüme sürdüğüm tek şey nemlendirici krem ve sivilceler için uygun bir bakım maskesiydi. Onları bile çoğu gün yapmıyordum.
Ayağıma giydiğim ayakkabıları giydiğimden beri ayaklarıma işkence ediyordum. Ben lise mezuniyetinde bile minacık topukları olan bir ayakkabı giymiştim, onları bile balonun yirminci dakikasında çıkartıp yanımda getirdiğim spor ayakkabılarımı giymiştim.
Odanın kapısı iki kere çaldı, Gülçin ablanın geldiğini düşünerek "Ya Gülçin abla bu ayakkabıları giymesem olur mu? Ayaklarım çok acıyor!" diye isyan ettim. "Sen güçlü bir kızsın dayanırsın ya." kulağıma gelen ses ile hemen kapı tarafına döndüm ve gelenin Gülçin abla olmadığı gördüm.
"Siya!?" Diye bağırdım şaşkınca ne işi vardı burda? Hızlıca koşup birbirimize sarıldık. En son konuştuğumuzda Antalya da olduğunu söylemişti. Kollarını benden ayırdı ve omuzlarımı ovarak "Bensiz nişan takmayı düşünmedin değil mi?" Dedi ciddi bir tavır ile.
Bu soruya verecek bir cevabım yoktu.
Siya benim çocukluk arkadaşımdı diye biliriz. Gülçin ablanın kızı olduğu için yıllarca beraber yaşadık. O ve Gülçin abla olmasaydı kendimi asla toparlayamazdım. Siya aldığı bir iş teklifinden dolayı bir kaç aydır Antalya'daydı. Bu sebepten dolayı hiç görüşememiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEŞ BUÇUK
Science Fiction(ARA VERİLDİ) (Klişe bir kitaptır) "Güzel kızsın," diyerek bir anda lafa girmişti Asrın, dediği şey gözlerimi irice açmama ve ağzıma almış olduğum pasta dilimini yutmama engel olmuştu. "Gerçekten güzelsin, ama ben sevmediğim biri ile ilişki kuramam...