-12- Zor

481 55 8
                                    

Herhangi bir aşk şarkısı ile okuyabilirsiniz.. Lütfen oylarınızı eksik etmeyin.

***

Hayatımın çoğu kısmını kaplayan bulmacalar, gizemler beynimi fazlasıyla yormaya adaydı. Gözlerimi kırpamadan baktığım ellerimizde, birçok şeyin cevabı gizliydi aslında. Karışık bir yol ve o yolda yol çizen ayak izleri... Ayak izlerini takip ederek yolun sonuna ulaşmak kolaydır aslında. Ya da masallardaki karakterler gibi arkanda zeytin bırakarak geri döneceğini simgemelemek kolaydır. Ama benim hayatımda, neredeyse kolay diye bir şey kalmamıştı. En basitinden, gözlerimi ağır bir biçimde karşımda sırıtan adama çevirdiğimde bile hayat bana zorlukların varlığını hatırlatıyor gibiydi. Kolay diye bir şey yoktu, evet. Çünkü hayatıma yön veren her şeyin zorlaşmasını sağlayan şey benim kararlarımdı ve bu kararlar, zamanla kolay diyebileceğimiz her şeyin önüne betondan bir duvar örüyordu. Karşımda sırıtan adamsa, bu duvarın ilk tuğlasıydı.

Gözlerimi defalarca kez kırptıktan sonra yutkundum ve elimi sıkan parmaklardan kurtulmak istedim. Oysa Aras, farkında olmadan sinirini ellerime akıtıyor gibiydi. Parmaklarımı kımıldatamacağım derecede büzmüştü ve olağanüstü bir güç uyguluyordu. Ona biraz daha yaklaşarak,

''Bırak elimi, canımı acıtıyorsun.'' diye fısıldadım. Dediklerimden sonra bir kez bile bana bakmamıştı, hedefi yine Aydın'dı. Ama dediklerimi algıladığında yüzünü ifadesiz tutamadı ve kaşlarını çattı. Ardından parmaklarımı saran eli gevşedi. O kadar ciddiydi ki bunu yakınımda duran gergin yüz hatlarından anlayabiliyordum. Herhalde vereceği cevabı düşünüyordu ki Koray'ın daha fazla galadaki yetkilileri oyalayabileceğini sanmıyordum.

''Ne o delikanlı? Zor bir teklifti değil mi?'' dedi Aydın yüzündeki gülümsemesini yavaş yavaş indirirken.

Aras'ın burnundan soluduğunu gördüm. Nefesleri bile fazla sertti.

''Senin bu kızı bırakmaya hiç niyetin yok, değil mi?''

Aydın'in bir bana bir de Aras'a bakan gözlerinin içindeki anlam yüklü ifade ile dile getirdiği sözcükler arasında milim bir fark oynuyordu. Gözlerinde, dediklerini doğrulayıcı bir çok ifade yüklüydü ancak bu düşüncenin hoşuna gitmediğini bildiriyordu bu ifadeler. Kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım. Yanılıyordu. Biliyordum demişti ancak hiçbir şeyi bildiği yoktu Allah'ın cezasının!

Senin bu kızı bırakmaya hiç niyetin yok, değil mi?

İçimde tekrarladığım an da başımı iki yana salladım. Kabul edilemez bir saçmalıktı. Saçmaydı, dediğim gibi, tümden saçmaydı. Aydın, yanılıyordu.

''Yanlış yaptın delikanlı... Ömer Barkın'ın kızını sevmekle en büyük yanlışı yaptın.''

Cümle, Aydın'in ağzından çıkar çıkmaz ağzının ortasına yediği darbe ile son kelimelerini boğazından bir boğukluk kopuyormuş gibi söylemişti. Sanki o uğursuz sıvı anında tüm ağzına yayılmış, söyleyeceği herhangi bir kelimeye karşı ses tellerine barikat kurmuştu. Oluk oluk gözüken kanın etkisini göstermesi ise yalnızca bir kaç saniyeyi katletmişti.

Aydın cılız bir küfür ile sendeleyerek son anda yere düşmekten yırtarken refleks olarak Aras'ın kolunu tuttum. Yumruk yaptığı elini hiçbir sızı yokmuş gibi sertçe açtı. Ondan gelecek herhangi bir harekete karşı kolunu sıkı sıkı tutarken,

''Aras!'' diye seslendim. ''Kendine gel!''

Salona yakın yerlerden kalabalık insan seslerinin arasına karışmış olan telsiz sesleri kulağıma ulaştığında, ''Gitmeliyiz.'' dedim. Sonunda yüzünü bana çevirdi ve bir hışım kolunu çekerek elimden kurtardı. Ardından fırsatını hiç kaybetmeyerek dengesini kaybetmiş olan Aydın'ın üstüne yürüyüp yakasına yapıştı. Bir şeyler mırıldanmıştı ancak sadece birazını duyabilmiştim. Çünkü artık etraf yeteri kadar sessiz değildi.

KARARSIZ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin