-4- Kayboluş

413 89 20
                                    

Aklıma gelen ihtimaller bana alaycı bir ifade ile sırıttığında ani bir hareketle, yanımda nefesini hissedebileceğim kadar yakın bir mesafede duran Aras'ı ittim. Şaşkınlık içerisinde gözlerini yuvasından çıkacakmış gibi pörtleterek bana baktığında, kaslı vücudu gram yerinden oynamamıştı.

Elimdeki kağıdı sıktım ve beynimde o cümle yankılanmaya başladı: Kaçmak çözüm değil...

Aras'ın repliğiydi. İnanılmaz bir şekilde Aras'ın bana bakan gözlerine bakmayı sürdürdüm. Emindim, o da onlardandı. O da o babamın peşinde olan Aydın denen şerefsizin adamıydı.

''İyi misin?'' diye sorunca daha çok çıldıracağımı hissettim. Neyse ki sinirimi koruyabilmiştim.

''Defol git!!'' diye bağırdım ıssız evde.

''Ne diyorsun ya?'' diyerek bana yaklaşmaya çalışsa da ellerimi öne alarak onu durdurdum.

''Sakın bana yaklaşma.''

Kaşlarını çattı ve yüzündeki ifade yerini büyük bir öfkeye bıraktı.

''Saçmalama, sana zarar vermem."

Ellerimin tekrardan titremeye başladığını gördüğümde ellerimi indirdim ve heyecanımı dindirmeye çalıştım.

Benim kalbimdeki problem çok küçük yaşlara dayanıyordu. Doktor hep bana, aşırı dozda heyecan yaptığım an sakinleşmem gerektiğini tembih ederdi. Yoksa sonu kötü oluyordu. Ateşim çıkıyor veya bayılacak gibi oluyordum.

Şimdi, şu an bu durumun Aras'ın gözü önünde yaşanmasını istemezdim.

''Seni kim gönderdi?'' diye bağırdım bu kez. ''Amacın ne?? Bu not ne???''

Yutkundum ve boğazımdaki acıyı görmezden geldim,

''En önemlisi... Elçin nerede??? Ya babam...?''

Onların yokluğunun düşüncesi kalbimdeki çarpıntının daha kötüleşmesinden başka bir işe yaramamıştı. Beni yalnız bırakamazlardı. Ben sandıkları kadar güçlü degildim.

Gözlerimin anında dolması da güçsüzlüğümün ihtar ışığıydı sanırım.

''İyi görünmediğin anlarda saçmaladıgını biliyorsun değil mi? Biraz sakin olur musun?'' dedi benim aksime çok sakin bir tonda. Sesini yükseltmiyordu, üzerime gelmiyordu, orantısız güç sarf etmiyordu fakat tüm bunlara verecek bir 'hayır'ı bile yoktu.

Kollarıma doğru uzattıgı ellerine güçlü bir şamar indirdim ve,

''Elçin nerede??'' diye bağırmaya başladım. Evet, kendimde olmadığımı biliyordum. Tamamen içime vuran acı dışarıya zehirli bir mürekkep gibi akıyordu ve çevreme yayılıyordu. Zehirimi akıtarak acımı dindirmeye çalışanlardandım.  Acı beni tamamen himayesi altına almadan kendime gelmem gerekiyordu ama yapamıyordum. Zehrin acısının içimdeki duyguları kavuruşunun çıkardığı sesi duyar gibiydim. Bu duygular guven ve ihanet duygularından başkası değildi.

Aras benim ağır hareketlerime ve bağırışlarıma aldanmadan beni tuttu ve salona doğru çekti.

Çırpınamıyordum, hicbir şey yapamıyordum. Ağlamaktan başka. Sanırım... Delirmiştim.

Sadece bir kez o güçlü kolların arasından,

''Bırak beni.'' diyerek sıyrılmaya çalıştığımı fakat sonradan  yüzünden popomun üstüne, halıya, düştüğümü anımsıyorum.

KARARSIZ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin