-8- Hedef

301 68 1
                                    

Beynimden bedenime gelecek tepkilere karşı direnerek acıyla yüzleştim. Hiçbir tepki vermek istemiyordum, ağlamamakta ısrarcıydım. Kardeşimi bulmak için acının ve tehlikenin peşinden bile koşardım. Ancak bir anlık kararla mantık çerçevesinin dışına çıkmam da, yapabileceğim en büyük aptallık ve bu aptallığın yanısıra yapabileceğim en büyük hata olurdu.

''İyi misin?'' diye sordu Koray omzuma elini koyarak. İyi değildim. İyi olmakta içimi ısıtmazdı.

''Babama nasıl ulaşacağız Koray?'' diye sordum çaresizlik içinde gözlerimi kıpraştırırken. Koray elleriyle kollarımı kavradı ve kollarıyla beni sararak bedenini bedenime yaklaştırdı. Dediğim gibi, bu hareketine bile tepki vermek istemiyordum. Tepkisizlik, hissizleşmek, ruhuma boş bir sıvı akıtmak, şu an rahatlamam için yapacağım şeylerdendi.

Mutfağa gitmiş olan Aras, mutfaktan çıkıp bize doğru gelirken sarılmamız karşısında afallamış gibi olmuştu. Herhalde beni, yeni yeni tanıdığı için, üzüldüğü an kendine hep başka bir erkeğin kollarına atan dengesiz bir kız olarak tanıyordu. Öyle olsa bile şu an bu umrumda değildi. Bana bakan rahatsız edici bakışlarına bile aldırış etmedim.

''Baban için bir ekip gönderdik zaten. Ha ayrıca evdeyse, bekçiler ve hizmetçiler müdahale eder.'' dedi Koray sakin bir sesle. ''Karahan İstanbul'da ve bize yardım edecek.''

Aras kaşlarını çattı ve kendini koltuğa bıraktı. ''Şu Tolga denen adamın kimliğinden emin misin peki?'' diye sordu arkadaşına buz gibi bir sesle. Onun karamsarlığı tenime işlediğinde kendimi daha kötü hissettim. Koray beni yavaşca bıraktı. Fakat bunu isteksizce yapıyormuş gibiydi. Ne kadar düşünmek istemesem de 'yavşak' diye düşündüm Koray hakkında.

''Şimdi daha da emin oldum.'' dedi benim tabirimle 'yavşak' olan dedektif bana bakarak. ''Eğer tahminlerim beni yanıltmazsa, evet, şu Tolga denen adam ile mimar Aydın Sezgin kardeş.''

Bu cümleyi Koray'ın ağzından ikinci kez duyuşumdu ama her seferinde sanki ilk defa duymuyormuşum gibi bu acı gerceği ve tesadüfü sindiremiyordum. Kulaklarım, ağzımda salgılanan tükürük bezini yutkunduğum an çınlıyordu ve bu kulaklarıma beter bir uğultu hissi veriyordu. Şu mahkum durumumdan ne zaman kurtulacaktım acaba? Elçin'i bulduğumda bile babamın geçmişi ve belalıları yüzünden her şeyin biteceğine garanti veremezdim.

''Tolga denen şerefsiz, benim dosyamda gözüküyor. Bu, annemi kaçırmasıyla bir alakası olduğunu gösterir mi?'' dedi Aras. Gayet sinirliydi. Dişlerimi birbirine bastırdım.

''Hayır, buna garanti veremem ancak ufak bir ihtimal var. Yani Derya Abla'yı kaçıranlara talimat veren adamlardan biri bu Tolga olabilir.''

Gözlerimi sıkıca yumdum ve açtığımda Aras'ın koyu renk gözleriyle göz göze geldim. İnanılmazdı. Babamın Aydın Bey'e bulaştığı ve Aydın'ın intikam uğruna Elçin'i kaçırdığı gerçeği inanılmazdı. Aydın'ın kardeşi diye tahmin ettiğimiz Tolga'nın, Aras'ın hayatını karartmış olma ihtimali inanılmazdı. Tesadüfler, inanılmazdı.

''Ben böylece oturmak istemiyorum.'' dedim itiraz dolu sesimle. Aynı anda ikisininde ciddi bakışları bana çevrildi.

''Seni burada zorla mı tutuyoruz aptal? Hiç düşündün mü, buradan çıkıp İstanbul'a gittiğin an Elçin'i babandan koparan lanet adamların akbaba gibi seninde başına üşüşeceklerini? Kendini hiç düşünmez misin sen?''

Aras'ın hakaret dolu cümlelerine sinirli gözlerimle baktım. 'Kendini hiç düşünmez misin sen?' sorusunu daha ne kadar tekrarlayacaktı, merak konusuydu. Ancak evet, beni yarım yamalak çözmüştü. Şöyle bir hatırlamaya çalıştığımda, annem öldükten sonra kendimi düşündüğüm söylenemezdi.

KARARSIZ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin