-19- His

131 22 5
                                    

Gece, ışıkları tümden yuttuğunda ipler yıldızların eline geçerdi. Çünkü ortada ışık saçan sadece onlar kalırdı. Gökyüzü sadece onlara hizmet ederdi. Onlar, tahtı sallandığı an gökyüzüne zehirlerini salarlardı.

O gökyüzünde yer çekimine maruz kalan zehir damlalarını, şimdi yüzümde hissediyordum. Ama henüz bedenimdeki tüm kan çekilip o acı sıvıya karışmamıştı.

Aras ihtiyatlı adımlarla yanıma gelip elimi tuttu ve küçük bir çocukmuşum gibi beni kendine çekti. Onu itip dik başlılığımı gösterecek zamanımda değildim. Çünkü biliyordum ki onun himayesine ihtiyacım vardı.

Aras bunu hissedercesine elimi sıktı ve beni kendine bastırdı. Arabanın içinde birilerinin olduğunu anlamamız çok uzun sürmemişti. İkimizin de meraklı gözleri bu sefer birbirimizde değildi.

Minübüsün arka kapısı gürültülü bir biçimde açılırken ortamın fırtına öncesi sessizliğe büründüğünü hissettim.

Rugan ayakkabılar göz alıcıydı, siyah takım elbisenin içindeki beden ise sandığımdan daha kırgındı. Elinde ona destek verircesine tuttuğu kahverengi bastonuyla ve hafif aklaşmış saçlarıyla arabadan inen adamın yüzü tamamen yabancıydı.

Gözlerim Aras'a kaydığında bu adamın yüzünün sadece bana yabancı olduğunu gördüm. Aras'ın elimdeki eli gevşerken şaşkınlıktan kaşları da havaya kalkmıştı. Onun elini bırakmamakta ısrarcıydım. Taa ki Aras adama doğru,

"Amca?" diyene kadar.

Kenetlenmiş ellerimiz bağını çözdü ve Aras amca dediği kişinin yanına gitti ve onun yürümesine yardım etti. Adam ile birlikte yanıma geldiğinde boğazımın kuruduğunu hissettim ve yutkundum. Aras bana bakmıyordu, kaşları çatılmıştı. Başını kendisinden kısa olan amcasına doğru eğerek,

"Ne işin var senin burada?" diye mırıldandı.

Adamın yüzünde koca bir gülümseme vardı, bana baktı ve tekrar gülümsedi.

"Merhaba kızım." dedi içtenlikle bana bakarken. "Ben Aras'ın amcası Pars. Pars Kansoy."

Kendime uzatılan ele bir süre bakakalmıştım. Günün birinde Aras'ın amcasıyla tanışacağım hiç aklıma gelmemişti. Nedense Aras bana annesi ve abisi hariç hiçbir aile ferdinden bahsetmemişti.

"Merhaba." dedim ve elini sıktım. Daha samimi gülümsedi ve Aras'a dönerek,

"Oğlum, bir kız arkadaşın olduğunu bilmiyordum." dedi.

Aras gülmüyordu, hatta fazla ciddiydi. Dişlerini sıkıp serbest bıraktıktan sonra,

"O benim kız arkadaşım falan değil." dedi. Bir an ondan ürktüğümü hissettim. Halbuki içimde ona karşı hep, yanıma gelsin ve elimi tutarak bana beni iyi hissettirsin duygusu vardı. Simdi onun bu halinden nasıl korkabiliyordum? Kendine gel Ecmel, dedim içimden. İnsan sevdiği kişiden nasıl korkabilirdi ki?

"Öyle mi?" dedi Pars Bey. "Bilmiyordum evladım, özür dilerim."

Ortamda oluşan havayı dağıtmak için de hemen başka bir konuya atladı.

"Ne işiniz vardı Aras bu saatte burada?" diye sordu. Aras bi süre amcasına baktı.

"Geziniyorduk." dedi keskin bakışlarının altından. Ardından sert rüzgar tenimizi yaktı geçti. Pars Bey bana dönerek minübüsü işaret etti ve,

KARARSIZ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin