Tesadüf, inançsızların kadere taktığı isimdir.
(Andre Suares)
***
Her şeyi kadere yormak iyi bir şey midir? Yaşadıklarını, yaşayacaklarını, başına gelen kötü yada iyi olaylara 'kader' deyip geçmek, insanın karakterini mi belirtir, yoksa olaylara olan inancını mı?
Bunlar benim için boş cevaplı sorulardan farksızdı. Hayatımda yeni yeni yer edinmiş olan bir kavrama ağzım açık bakmadan, onu yargılayacaktım. Tesadüf...
Yarım saattir, belki de daha fazla bir zaman dilimi içerisinde, Aras ile oturmuş, Koray'la yaptığımız telefon görüşmesinin bulgularını tartışıyorduk. Konunun, kökeni 'Sezgin' olan adamların dışına çıkmaz olmuştuk. Aydın ve Tolga. İki tane dengesiz herif, Aras'ın tabiriyle iki şerefsiz Piç. Yarım saattir bu adamların ikimizin de hayatına katmış oldukları zararları bütünüyle, hiçbir at gözlüğü takmadan eleştiriyorduk. Ele aldıklarımız ise dile getirdiklerimizden çok daha açık ve can yakıcı şeylerdi.
''Onlara bu kadar çok yaklaşmışken onları elimden kaçırdığıma yanıyorum.'' diye söylendi dişleri arasından.
Alay içerikli bir nefesi havaya bırakırken, ''Sen ne yapabilirdın ki?'' dedim. Sinir, şu an hakim olmaya çalışacağı tek şeydi, belkide. Sınırlarını zorlamaması gerekiyordu. Öfke de eğer sinirine katılırsa yanlış adımlar atabilirdi. Ve en kötüsü, yanlış adımlar atan kişinin, bana göre yanında barındırdığı öfkeden başka kimsesi olmayacaktı. Eğer Aras da, saçma sapan bir şey yapmaya kalkışırsa, ben de onun yanında olamayacaktım.
''İçinde bulunduğumuz durumun zorluğunu hissedemedin herhalde.'' diye soludum onun konuşmasına fırsat vermeyerek. ''Pekala, sevdiklerimizin yokluğu her geçen gün canımıza bir kanca gibi batıyor ve canımızı acıtıyor olabilir. Ancak işin içinde polis yok Aras, bunu unutmamalıyız.''
Yani tek başımızayız. Bir tek yanımıza bizim bildiklerimizden başka bir halt bilmeyen dedektif parçası var ve bu şekilde yolumuza devam ediyoruz. Sizce de biraz fazla dikkat istemez miydi adımlarımız?
''Lanet polisler olsa ne olacaktı? Onların da annemi bulmak için çırpınacağını sanmıyorum!''
Ayağa kalktım ve sadece akrep ile yelkovanın peşine taktığı kadranın sesinin hakim olduğu salonda dolanmaya başladım. Üstümde sabah ki telefonla yataktan fırladığım için gece yattığım kıyafetler vardı. Ah tabi, gece Aras'ın verdiği ve sebepsizce uyumama yardım eden ayıcıklı tişörtte hala üstümdeydi.
''Koray,'' dedim olduğum yerde durarak. ''Sana başka ne dedi?''
Sertçe ensesini kaşıdı ve,
''Bir tokadan bahsetti. Kelebek varmış üstünde. Eğer seninse..''
Sözünü böldüm ve, ''Evet, o toka benim?'' dedim soru dolu bakışlarla. Anlam veremediğim karmaşaların içine giriyordum sanki.
''Ha öyle mi?'' dedi Aras yüzünde garip bir ifade belirirken. ''Öyleyse tokan Koray da, bilgin olsun.''
Pekala, evden çıkmadan önce aklıma gelmişti ve acelemiz olduğu için tokayı arayamamıştım. Demek ki ondaydı. Bana ait olan bir şey... Neyse.
Fazla beynimi yorarak düşüncelerimin saçmalığa itilmesine bir son verdim ve,
''Başka?'' diye sordum. ''Başka ne dedi?''
Bir süre gözlerini diktiği yerden alamadı. Ardından beni takarak gözlerini bana çevirdi.
''Dün izlediğimiz kasetten ona bahsettim. Ayrıca kaseti babana da kargoyla gönderdim. O da senin yaptığın şu ses kaydından bir şeyler çıkarmaya çalışıyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARARSIZ #Wattys2016
ChickLit''Seni sevmek en büyük kefaretimdi. Sana bağlanmaksa en soylu zaafım." Asabi ruhlu bir kızın gizemle harmanlanmış aşkının hikayesi... *** ●● Tüm Hakları Saklıdır. ●● /2015/