-2- Kaçış

767 113 25
                                    

Çok kötüydüm, içimi müthiş bir huzursuzluk kaplamıştı. Yalnızca bir kaç gün demişti Oktay Bey fakat babam beş gündür ortada yoktu, ona ulaşamıyordum.

Bir gün bana babam için endişeleneceksin deseler, o günün bir kıyamet günü olduğunu düşünürdüm. Aslında onun için endişelenmemiştim. Yani normalde olsa, iş için seyahate çıktılar yada Sevgi Hanımla beraberlerdir diye düşünürdüm fakat bu sefer ki çok farklıydı.

Babam, Elçin'e de bana da birer adam tutmuştu ve bu onun ilk defa yaptığı bir şeydi. Güvenliğimizi sarsacak hatta hayatımızı tehlikeye atacak kadar ne olmuş olabilirdi ki?

Aynada son kez kendime bakıp siyah saçlarımı düzelttim ve mavi gözlerime siyah bir kalem çektim.

''Ecmel Hanım, araba aşağıda sizi bekliyor.''

Çantamı omuzumda sabitleyerek aşağı indim. Soğuk hava tüm benliğiyle tenimi yalarken arabanın yanında durmuş bana bakan bir çift gözle karşı karşıya geldim.

''Sen de mi geliyorsun?'' diye sordum adını öğrendiğim Aras'a. Dört gündür peşimde pervaneydi ki onunda bu görevi sırf para uğruna yaptığı belliydi.

''Geliyorum.'' dedi.

Kafamı olumsuz anlamda iki yana salladım, ''Hayır, gerek yok. Şoför beni bırakır.'' diyerek arabanın kapısını açtım.

''Ama geliyorum.'' dedi sabırsızca. ''Seni yalnız bırakamam.''

Yüzüme alaycı bir ifade yerleştirdim. Kesinlikle bu işin aslını Oktay Bey'den öğrenmem gerekiyordu çünkü artık bu oyun kabak tadı vermeye başlamıştı.

''Yirmi yasında bir kızım ve kendimi koruyabilirim.'' dedim sabrımın taştığını belli eden bir sesle.

''Ama gelmeliyim.'' dedi tekrardan beni gıcık eden bir ses tonuyla.

''Sen benim sabrımımı sınıyorsun?'' diye üzerine yürüdüm. ''Kimseyi peşimde istemiyorum, anladın mı?'' dedim ve cebimden telefonu çıkararak arabanın kapısını tok bir sesle geri kapattım.

Rahat konuşabilmek için de biraz uzaklaşmıştım.

''Alo Oktay Bey? Babam nerede? Kaç gündür ona ulaşamıyorum. Neler oluyor?'' diye saydırınca karşı taraftan derin bir iç çekiş duydum. İçimi kaplayan huzursuzluk yerini tümüyle korkuya bırakmıştı.

''Baban...'' dedi Oktay Bey garip bir ses tonuyla. Daha önce hiç yaşayamadığım, hissetmediğim bir duygu doldu o korku kaplayan içime. İliklerime kadar ürpermiştim. Babam ne?

Yutkundum. Soğuk havadan dolayı dudağım kurumuştu.

''Baban kaçtı Ecmel...''

Kafamda bir sürü soru işaretleri birikmişti ve kalbim bunların cevabını alabilmek için can atıyordu. Tam bir şey söyleyecektim ki Oktay Bey'in sözümü kesmesiyle hava yuttum.

''İstersen telefonda konuşmayalım, teras kafeye gel.''

Sinyal sesini duyduğum an ilk başta telefonumu kulağımdan çekmek istemedim. Sanki birinin tekrar arayıp şaka olduğunu söylemesini bekliyor gibiydim.

Arabanın yanına geri döndüğümde tenimin sarardığına emindim. Aras ve babamın şoförü dikkatlice beni izliyorlardı. Oktay Bey ile konuşmaya yalnız gitmeliydim fakat ne tür bir tehlike ile karşılaşacağımı bilmiyordum.

''Üniversiteye gitmiyorum.'' dedim şoföre dönüp ellerimi uzatarak. ''Anahtarları ver.''

Şoför bir an, ''Ama Ecmel Hanım..'' diye kekelese de bakışlarım karşısında şansı olmadığını anlamıştı, anahtarları avuçlarıma bıraktı.

KARARSIZ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin