-14- Anı

265 40 2
                                    

Selam. :) Multimedyadaki şarkı ile okursanız çok sevinirim. :) İyi okumalar...

***

Hayatın, kör bir şekilde kazdığı yaşamımda kazılan yerlere hep umudumu serpiştirmiştim. Umudumu kaybetmemek için avuçlarımı sıkı sıkıya kapatmıştım. Çünkü onun, oralarda bir yerlerde olduğunu biliyordum. Şimdi, umudumun üstünü gizem kaplamıştı. Ve şüphe duygusu...

Annemin ölümüyle yargılanan bir şüpheli, daha ben yirmi yaşına geldiğimde ortaya çıkıyordu. Peki ya bu ki iki adam, benden ne saklıyorlardı? Annemi mi?

Düşünmemeye çalışarak deri koltukta huzursuzca kıpırdandım. Babamdan ayrılalı iki gün olmuştu. Ve yaşadıklarımın acısını, bacaklarımda hissediyor gibiydim. Arabadan atlamam, sağlam bacaklarımı zedelemişti. Artık koşuda eskisi gibi olacağımı sanmıyordum. Aldığım duşla saçlarım buram buram hindistancevizli şampuan kokuyordu. Ve kim bilir kaç saattir burada, koltukta oturmuş düşünceler eşliğinde Aras'ı bekliyordum.

Elçin yine yoktu ancak artık hayatım eskisi gibi, kardeşimin özlemiyle zehir zemberek geçmiyordu. Elçin'in çok yakında bulunacağını kalbimde hissediyordum. Peki ya annem?

'Kendine gel Ecmel. Baban aklını karıştırmak için böyle bir şey söyledi. Annenin öldürüldüğüne değil öldüğüne dair her şey, onun zamanında kamera kayıtlarına kaydedilmiş kağıtlarda duruyor.

Yine de kendime engel olamıyordum. Annemi kasten kim neden öldürebilir ki? Hele de bu, şu an birlikte bir evi paylaştığım adamın ailesinden biriyse... Ah, saçma. Çok saçmaydı. Özellikle babamın, Aras'ın beni öptüğünü bilmesi duruma daha çok ciddiyet ve gizem katıyordu.

Anahtarın kilidinde dönen metalik sesle ayağa fırladım. Ancak bu, ayak bileğimdeki sargıyı daha çok zorlayıp canımı acıtmaktan başka bir işe yaramamıştı. Kalktığım gibi kendimi yerde buldum. Kendi kendime kaşlarımı çatarken kapının eşiğinde Aras belirdi. Gülüyordu. Ah evet, gülümsüyordu. Onca yaşananlardan sonra etrafımda gülen bir tip insan göremez olmuş ve gülmeye muhtaç kalmıştım.

"Kendini yere atmayı ne çok seviyorsun öyle." dedi Aras şakacı bir sesle. Koltuktan tutunup ayağa kalktığımda dizlerimde hissettiğim sızı, gülerek karşılık vermeme engel olmuştu.

"Ne demezsin.." diye cevapladım onun yerine. "Çok seviyorum. Boş zamanlarımda hep düşerim ben." Sesimdeki alaya kıkırdayarak karşılık verdi.

Ama sonra elindekileri mutfağa bırakıp yanıma geldiğinde gözleri kuşkuyla bakıyordu. Keşke bir daha gülseydi diye düşündüm o an.

"Bir fikir ortaya atacağım ancak karşı çıkacağından korkuyorum." dedi. 'Nedir' bakışları atarken aslında gayet şaşkındım.

"Sence de inziva vaktimiz gelmedi mi artık?" Diye sorduğunda istem dışı kaşlarım çatılmıştı.

"Ne demek oluyor bu?" diye sordum.

"Şöyle..." dedi ve bir süre durakladı. Sanki diyeceği şeylerin yanlış olmaması için sözcükleri özenle seçiyor gibiydi.

"Çok şey yaşamış olabiliriz, pekala. Hepsi de etkisinde kalınacak şeylerdi. Önce ailemizden birinin kaybolması ve ardından onlardan haber alamama durumu, oldukça can sıkıcı. Şu an annemin ne durumda olduğunu bilmiyorum. Allah kahretsin ki en ufak bir tahminim bile yok. Ancak bu adamları tanıdığım kadarıyla ona, yani onlara, zarar vermeyecekler."

İçimi rahatlatmak için dediklerinin mantıklı ve doğru olmasını umarak derin bir nefes aldım. Nefesimi geri verirken gözlerimi onun gözlerinden ayıramıyordum.

KARARSIZ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin