-5- Tehlike

411 78 17
                                    

Zifiri gökyüzünde ayın ışığı çok net belliydi. Artık sıkıntıdan yeni çıkmakta olan yıldızları sayacaktım. Yattığım yer oldukça dikenli ve sert olduğu icin belimde ağrımıştı. Nefesimi büyük bir sıkıntıyla dışarı verdim ve,

''Ne zaman bitecek?'' diye fısıldadım.

Aras'la kaç dakikadır bu pozisyondaydık bilmiyordum ama cidden sıkıcı olmaya başlamıştı.

Ben, çamur kokulu kirli toprağa yatmıştım ve Aras'da üzerimde gibiydi. Sağ koluyla yerden destek alarak bana dönmüş bir şekilde başını eğmişti ve sessizliği bozmamak icin nefes bile alamıyordu. Halbuki fısıltımızı dahi işitemeyecekleri kadar iyi bir yere saklanmıştık. Etrafımız kocaman çam ağaçlarıyla çevriliydi ve bu karanlık ormanda kimsenin bizi bulabileceğine ihtimal vermiyordum.

''Gittiler sanırım.'' diye fısıldadı yüzüme doğru. Yüzlerimiz birbirine o kadar yakındı ki, biri gelip Aras'ın destek aldığı o sağ kolunu kırsa öpüşmemiz kaçınılmaz olurdu. İşte bu yüzden rahatsız olmuştum ve yerdeki toprak cidden belimi acıtmaya başlamıştı.

Aras yavaş yavaş kalkarken, etrafına bakarak tedbiri elden kaçırmıyordu. Sonra bana döndü ve elini uzattı.

Çamur ve toprak olmuş ellerimi silkeleyerek elini tuttum ve bende ayağı kalktım. Etrafta ağaçlardan başka hicbir şey yoktu.

''Onlar kimdi?'' diye sorduğumda bana dönüp buz gibi bir bakış attıktan sonra çenemi kapalı tutmam gerektiğini anlayıp dilime kilit vurdum. En azından eve gelene kadar susabilirdim.

''Beni takip et, sakın kaybolayım falan deme bu karanlıkta dönüp seni aramam.'' dedi ve çalılardan atlayıp yürümeye başladı. Sinirle dişlerimi sıkarken içimdeki şeytan Ecmel ters istikamete doğru yürümem için beni dürttü fakat bu seferlik şeytana uymayacaktım. Çünkü bu benim zararıma olurdu ve geceyi ormanda geçirerek kurda köpeğe yem olmak istemezdim.

''Umarım çıkış yolu hakkında bir fikrin vardır.'' dedim dilimin kilidini çözerek. Omuz üstünden bana bakarken yürümeye devam ediyordu.

''Orman burası. Nereden çıkılacağı bilinmez. Ha ama Exit diye bir tabela görüyorsan hiç çekinme, söyle.'' dedi.

İnşallah önüne bakmadan yürüyüp bana laf çarpıttığı için bir oduna takılırda düşer diye dua ederken az kalsın ben düşüyordum. Neyse ki affalladıgımı Aras görmemişti. Ya da görmüştü ama dediği gibi, dönüp bakmak istememişti.

Ormanda ki ağaçlarla büyük bir savaş vererek asfalt yolu görebilmistik. Bizi oraya çeken umutla enerjimizi tazeledik ve sonunda yola çıkabildik. Bundan sonra eve gitmek bebek işiydi onun için derin bir nefes alma hakkı doğmuştu ikimize de.

Yoğun bir şekilde hava yuttkuktan sonra boğazımın kuruduğunu hissettim ve nazlı bakışlarla Aras'a,

''Susadım.'' dedim. Çaresiz bakışlarını bana gönderdiğinde omuzlarımı düşürmüştüm.

''Haydi. Ne kadar erken gidersek o kadar erken eve varırız ve su içebilirsin.'' dedi yürümeye başlayarak. Bacak kaslarıma ağırlık vererek Aras'a yetiştim ve bir süre yürüdükten sonra,

''Sence de onların kim olduğunu bilmeye hakkım yok mu?'' diye sordum. ''Ne tür bir tehlikenin icindesin bilmiyorum ama beni de o tehlikeye çekmene izin veremem.'' diye de ekledim. Ben zaten kendi karanlığımda boğulmuştum.

''Annem için beni bulmaya çalışan mafyalar. Kaç aydır peşimdeler ve her seferinde onları atlatıyorum.''

Gözlerimi büyüterek Aras'a baktım. Nasıl bu kadar rahat olabiliyordu? Peşinde mafya olan bir belalı ile aynı evin yolunu tutuyorduk ve aynı evde kalacaktık. Yok artık!

KARARSIZ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin