-16- Sabır

153 31 5
                                    

Sol kasığımın kasılmasıyla aniden gözlerimi açtım. Ardından, sanki hiç uyumamış gibi apaçık ve tehlikeyle bakan gözlerimi defalarca kırptım. Gözlerim odayı tararken karşımdaki kulpu kopuk koyu gri dolaba odaklanıp kalmıştı. Üstüne yapıştırılmış kağıda, pastelden yapılma resimler çizilmişti ancak ne çizildiğini yattığım mesafeden görmem imkansızdı.

Odada bana yalnız olduğumu hissettiren pek çok şey vardı. Alkol, safran ve amonyak kokusu da bu onulmaz yalnızlığı tetikliyordu. Diğer bir şey ise dışarıdan eserek ortama ürkütücü bir hava sentezi veren rüzgardı. Evet, oda sıcak değildi, hem de hiç sıcak değildi. Sanki rüzgar, yattığım odayı birer buz kütlesine çevirmek için vasat bulutlara anlaşma yapmıştı.

Üstümdeki beyaz tişörtü kaldırınca kasığımda "ben buradayım." diye kendini belli eden bir acının oraya kök saldığını görebilmiştim. Neşterin hafif yarası tam olarak derime işlemişti ve bu acı bir dikiş iziyle kapatılmaya çalışılarak daha korkunç bir hal almıştı. Ağrı kesiciye muhtaç bır şekilde, "Ah!" diye bağırdım. Tiz bir iniltiydi benimki. Doğruldum, yataktan kalkmaya çalıştım.

Dolaba doğru yavaş adımlarla ilerlerken Bir yandan da Asya'yı ve o anı düşünüyordum. Aras o kızı tanıyordu, kızın amacı bana zarar vermekti. Acaba yakalanmış mıydı? En önemlisi daha öncesinden yüzünü dahi görmediğim bu kız, neden benden intikam almak istiyordu?

Bu zamana kadar en ufak bir olaya bile sinirlenen ben, bu olayda da sakinliğimi muhafaza edeceğimi sanmıyordum, ancak önce iyileşmem gerekiyordu.Önemli olan buydu. Zaten fazlasıyla canım yanmıştı.

Dolaba yaklaştığımda artık görüntü eskisi gibi puslu değildi. Camdan içeriye esen ılık rüzgar, bir anlığına saçlarımın arasından geçti, onları uçuşturdu. Önüme gelen bir tutam saçı başımın üstünden geriye attım ve gözlerimi kısarak dolabın üstündeki kağıdı incelemeye başladım. Biri amatörce bir resim çizmişti. Bir ev, dağ, bulut, gülen bir güneş ... Arkalarda ise mezara benzeyen bir şey resmedilmişti sanki. Çok küçükte olsa yazılan notu okuyabilmiştim,

" Tam burada seni gördüm ve gözlerimde bir intikam ateşi alevlendi. Yine aynı caddede seni bekliyor olacağım. Merak etme, yaptığımdan pişman olduğum için bu sefer sadece merak ettiğin tüm soruların cevabını alacaksın. "

Gözlerimi devirdim ve kasığımdaki ağrıya aldırmadan dolaba yapıştırılmış bu resimli ve notlu kağıdı yırtıp yere fırlattım. O sırada kapının menteşesi gıcırdadı. Aras şaşkın bir ifade ile odaya girdi, şaşkın olduğu kadar da telaşlıydı. Sanırım delirdiğimi düşünüyordu.

"Ecmel? İyi misin?"

Yanıma gelip beni omuzlarımdan tuttu ve nazikçe yatağa oturttu. Ona muhtemelen Asya'nın yazdığı bu notu söylemeyecektim. Ayrıcs önceliğim iyileşmekti, sonra ben zaten o kızla ve yanıtsız kalan sorularımla yüzleşecektim.

''Yok bir şeyim.'' dedim sakin olmaya çalışarak. Başımı kaldırıp yüzüme çok yakın duran o tanıdık yüze baktım. Ardından Aras'ın kokusu beni hakimiyeti altına almıştı.

''Sadece buradan gitmek istiyorum. '' dedim sinirlendiğimi belli eder bir şekilde. Ellerini omuzumdan kollarıma indirdi ve beni yavaşca kendine çevirdi.

''Sakin olman gerek Barkın. Senin sakinliğine ihtiyacım var şu anda.''

Ses tonu birer fısıltının izlerini taşıyordu sanki. Ne olmuş benim sakinliğime ihtiyacı varsa sanki? diye düşündüm o an. Benim ona, onun her şeyiyle ihtiyacım vardı.

KARARSIZ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin