Uykudan erimiş göz kapaklarımı araladığımda içimde endişe çanları çalıyordu. Bugün çok kritik ve uzun bir gün olacaktı ve Aras'tan önce davranarak onu takip etmem gerektiği gerçeği, beni yatağa zımbalamaktan vazgeçirmişti. Yatakta huzursuzca kıpraşarak yanıma baktım ve boşluktan başka hiçbir şeyle karşılaşmadım. Eğer Aras erkenden gitmişse onu takip etmem imkansız olurdu ki evde yalnızca Koray ile ben kalmış olurduk. Koray'ın da beni Aras'ın peşinden bırakmayacağı gerçeğini göz önünde bulundurursak, sıcacık yatağımdan kalkmamam için herhangi bir sebep görememiştim.
Üstümdeki yorganı ayaklarımla teperek savaşı yendim ve kapıya doğru ilerledim. Ardından Aras'a ait olan bir ses iştince gönül rahatlığıyla nefesimi usul usul dışarı verdim. Gitmemişti.
Her ne kadar tehlikeli olsa da bugün bir şeyler çıkacağını umuyordum. Uzun zaman sonra ilk defa, gittiğimiz yolun sonu gözüküyor gibi hissediyordum. Aras'ın annesine olan özlemini bitirmesine, benim de Elçin'e kavuşacağım o günlere sayılı saatler kalmış gibi hissediyordum. İlk defa iyi ve pozitif bir enerji hissediyordum. Bunun için kendimden emin adımlarla dolabıma yöneldim ve giyinmek için aday olan dar paça pantolonumu yatağın üstüne fırlattım. Yılbaşını geçmemize rağmen hala havaya cemre düşmemişti, bunun için soğuğu en iç hücrelerimde bile hissedebiliyordum. Hasta olmak gibi bir niyetim olmadığı için üstüme kat kat kalın elbiselerimi geçirdim ve her ihtimale karşı yanımda bulundurduğum biber gazını montumun cebine attım.
Şu an odaya girseler neler olurdu, tahmin bile edemiyordum. Muhtemelen Aras ayağına dolaşmamı istemediği için benim gelmemem gerektiğini ısrarcı bir dille bana aktaracak,Koray da gitmemem için beni kollarımdan tutup ikna etmeye çalışacaktı. Ah, bu kötüydü.
Gereğinden fazla sessiz olmaya çalışarak kapıya ilerledim ve bir süre dış bağlantıyı dinledim. Sesler daha çok mutfak gibi uzak yerden geliyordu. Bunun için bana uzak olan tehlikeye sırıtarak korkusuzca kapıyı açtım.
''Sen geç kalmadın mı? İstersen biraz acele et.'' diyordu Koray.
Bir an dün gece ki gibi yine onların konuşmalarına kulak kabarttığımı ve bu olayın déjà Vu'dan farksız olmasını sağlayan zaman dilimine haykırdığımı farkettim. Birilerinin konuştuklarını dinlemek hiç yapacağım bir iş değildi, annemden böyle terbiye görmemiştim ben. Ancak şimdi buna zorunluymuş gibi hissediyordum.
Daha iyi duyabilmek için yavaşca odadan sıyrıldım ama fazla ilerlemedim. Herhangi bir hareket sezdiğimde odaya kaçabilmem olası bir durumdu.
''Şimdi abim ile konuştum. Saklandığı yerden çıkıyormuş. Benim de çıkmam gerek.''
''Dikkat etsin, şimdi oralarda bir sürü polis vardır. Yakalanırsa tüm plan yatar.'' dedi Koray endişeli bir sesle.
''Cık.'' diye bir ses doldurdu kulağımı bu sefer. ''Ona bir şey olmaz.''
Bir an Aras'ın gözleri önünde bileğimi kesme isteğiyle dolup taştım. Herkes hakkında nasıl olurda' ona bir şey olmaz' diye konuşabiliyordu?
''Peki, sen ses çıkarmadan arka bahçeden kaç. Ben de Ecmel'e kahvaltı hazırlarım.''
''Uyandığında elbet nereye gittiğimi soracaktır.'' dedi Aras.
Koray alaycı bir şekilde, ''Seni umursayacağını pek sanmam ama dün gece birlikte uyuduğunuzu dile getirirsek elbette ki 'yatak eşim nereye gitti' diye soracaktır.'' diye yanıtladı.
Bu adamın her konuşuşunda lafı evirip çevirip bana getirmesi beni epey sinirlendiriyordu. Ancak onlar dün de şimdi de benim onları dinlediğimi bilmedikleri için şu anlık ağzımı açamazdım. Sadece 'yatak eşim' sıfatına sinirle dişlerimi bastırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARARSIZ #Wattys2016
ChickLit''Seni sevmek en büyük kefaretimdi. Sana bağlanmaksa en soylu zaafım." Asabi ruhlu bir kızın gizemle harmanlanmış aşkının hikayesi... *** ●● Tüm Hakları Saklıdır. ●● /2015/