-10- Güç

396 66 7
                                    

Bilinçaltım bana geceleri çok güzel oyunlar oynuyordu rüyalarımla. Ama şimdi bunu gündüze de dökmüştü. Gözlerim önüne endişe çalıyor, sis bulutunu yerleştiriyordu. Her ne kadar ellerimi sisleri ve bulanık bulutları kovalamak ister gibi sallasamda fayda etmiyordu. Hiçbir şeyin mesken etmediği bu dünyada, yalnız kaldığını hissetmek ve sana oynanan o soyut oyunları tek başına çözmek oldukça güç isterdi. Ancak bu kavram benim tenha ruhuma gramı gramına işlememişti: Güç...

Sebepsizdi. Boştu. Elçin kaçırıldıktan sonra ki tüm hissettiğim duygular boş gibi geliyordu. Peki niye? Dediğim gibi, 'niye' ile başlayan cümleli sorularımı da cevaplarını da içimde oluşan o dev boşluklu oyuğa atıyordum. Şimdi de öyle yapacaktım. Niye Aras'ın gelmesini tüm kalbimle istiyordum? Niye babam için çok endişelenmem gereken yerde şu an yanımda olan ama normalde bana babamdan bile uzak kalan insanlar için daha çok endişe harcıyorum? Niye son zamanlarda ölmekten korkmuyordum? Cevapsızdı. Ama bu oyunun sonunda, her soru işareti kaseiten merak kokan cümleler, yanıtını bulacaktı.

''Kapıya çık dedi bana Aras. Sen burada bekle, sakın denilmedik bir şey yapma Ecmel.'' dedi Koray bir babanın kızını tembihlediği o sahneleri göz önüne çekerken.

''Şey.. Peki.'' dedim.

Koray aceleyle az önce astığı montunu alıp dışarı fırladı. Pencereye yaklaşıp perdeyi araladım ve aşağıya baktım. Aras'ın yüzünü seçemiyordum ancak iyi olduğu belliydi, darbe almamıştı. Ya da bir dakika... İnsan her daim fiziksel açıdan iyi olabiliyordu. Yara izleri olmayışı da bunun bir kanıtıydı. Ancak ruhsal biçimde çökmüş gibiydi. Nedeni ise annesini alamamasıydı.

Anlaşmalarına göre Aras onlara Arda'yı verecekti; annesini de, bir pürüz yoksa, alacaktı. Ancak abisini vermeden annesini almaya çalışarak en hafif hasarı alacağını düşündü. Öyle de olurdu da. Mantıklı bir yoldu ancak karşımızdakiler bizden daha zeki gibiydi.

Karşımızdakiler... Düşmanları bir olduğu için çatılarını birleştiren bir genç olarak mı gözüküyorduk acaba dışarıdan?

Derin bir nefes aldım ve Aras ile hararetli bir şekilde konuşan Koray'ı izlemeye koyuldum. O sırada arka cebimdeki telefonum titredi. Ekranda yazan 'Gizli Numara' korkmama değilde hafif tebessüm etmeme sebep olmuştu.

''Alo?'' dedim telefonu açıp kulağıma tutarak.

Yüzümdeki tebessüm, bir anının izlerini taşıyordu. Ne çok numaralar çevirmiştik küçükken 'gizli'den. Karşı taraftan olumlu ve tanıdık bir ses beklerken ise kaşlarımı çatmıştım.

''Abla?''

Gözlerim odağını bulmuş gibi perdenin şekilli desenlerine sabitlenmişken heyecanımın atış seslerini boğazımda duyuyordum.

''Elçin...''

Çok güçsüz bir sesti benimkisi. Özelliklerimi yansıtan bir ses... Ruhsal açıdan onca şey yaşayan, acıların hemen hemen hepsini tadan o kişilerin nasıl her şeye rağmen güçlü ve hissiz durabilmesini merak ediyordum. Nasıl güçlü olunurdu, nasıl, nasıl...?

''İyiyim ben abla.'' dedi titrek sesiyle. Tanrım, üşüyor muydu?

''Elçin... Ablacım.''

Diyecek onca şey, soracak onca cümle varken neden gelirdi bu çöküntü? Neden sesime hapsolurdu bu güçsüzlük?

''İyisin dimi? Elçin.. '' dedim tekrardan kekeleyerek. Kekeliyordum evet, ne yapacağımı bilmeyecek kadar telaslıydım. Titriyordum. Ancak o telaş arasında aklıma gelen bir fikirle kulağımdan hafif uzaklaştırdığım telefonumda kayıt yerini buldum. Konuşmalarımızı kayda alacaktım. ''Nerdesin sen ablacım?'' diye sordum ardından.

KARARSIZ #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin