Ne yazık ki, tek tabanca... Serseri doğdu, serseri ölecek.
***
Yaptıklarımız, yapacaklarımızın birer pusulası gibiydi. Kendini zapt edemeyen kişilikler, her zaman mantıklı bir yolda ilerleyemen kişilerdi. Ve bunlar, birer şizofren misali, yapacaklarının meblağısını ayarlayamayan kişilerdi. Bunlardan uzak durmayı öğreneli epey olmuştu. Güven, içimdeki huzuru dürtüklerken şeytan kılığına girmişti sanki.
Gözlerimi açarken, kollarımın sarıldığı gergin beden, yanımda düz bir şekilde uzanmış kusursuz gibi gözüken vücut ve başımı yasladığım kesik nefeslerin belirteci olan göğüs. Bütün bunlar bana himayesindeki huzuru gümüş tepside sunuyordu. Bu, Aras ile olan ilk pozisyonumuz değildi ancak yine de içimde ki dürtüleri susturamıyordum.
Aras hala uyuyordu, uzun kirpikleri birbirine yapışıktı. Uyandığım an ona bu denli sıkı sarıldığımı farketmiştim. Yüzümü buruşturarak kollarımı belinden çekerken kıpırdandı. Babam Aras'ın beni öptüğünü biliyordu, peki ya kaç bin defa birlikte uyuduğumuzu da biliyor muydu? Artık hiçbir şey gözüme imkansızmış gibi gözükmüyordu.
Kapının çalınması ve dışarıdan, "Oda servisi." Sesinin duyulmasıyla ikimizde tam olarak uyandık. Aras'ın kısık gözleri beni bulduğunda ben de servis istemediğimizi farketmiştim.
"Sanırım bakmam gerek." diyerek yataktan kalkıyordum ki Aras'ın bileğimi tutup beni yatağa çekmesiyle kalkamadım. Dışarıdan bakıldığında farklı bir görüntü çiziyorduk. Hatta belki bir karı koca? Birde yan odadan bir bebek sesi duyulsa tam olurdu.
"Sen bekle, ben bakarım." dedi Aras. Kapımıza bize zarar vermek isteyen bir kovboy takımı dayanmış gibi davranması, dudağımın hafifce yukarı kıvrılmasına sebep olmuştu. Dağınık saçlarını düzeltme zahmetinde bulunmadan kapının kilidini döndürdü ve kapıyı araladı.
"Günaydın efendim."
Genç bir çocuktan çıkan kadifemsi sese, kaba bir duruşla karşılık verdi,
"Biz servis istememiştik."
"Sabah kahvaltısını biz getiriyoruz, efendim." deyince çocuk, kuşkulu bakışlarla geri çekilmek zorunda kaldı. Çocuk servis arabasıyla içeri girdiğinde yüzünü tam olarak görebilmiştim. Siyah saçları yana yatıktı ve saçlarının bazı tutamlarının kıvırcık oluşu, ona tatlı bir karizma saoğlıyordu. Aras'a oranla daha çelimsiz ve ufak tefek bir fiziği vardı; boyu, vücudu... Minyon tipi ve yüzünden hiç eksilmeyen gülümsemesi ile de 17 yaşında bir lise öğrencisiymiş gibi gösteriyordu. Aras çocuğu süzerken onun ne kadar soğuk olduğunu farkettim. Acaba her sabah böyle huysuz ve soğuk muydu? Aldırış etmemeye çalışarak bana gülümseyen çocuğa baktım. Amacım çocuğu terslemek değildi ancak nedense bakışları keskin ve buzun çeşitli kalıplarından uzaklaşmış gibi samimiydi. Samimiyet,kanacağım son şeydi.
"Bir isteğiniz olursa beni çağırmanız yeterli. Adım Akay. Personellere söylerseniz hemen gelirim."
Çocuk kelimeleri doğrudan bana bakarak söylemişti. Koskoca otelde çağırmak için ona özel istekte mi bulunacaktım? Hele de ben, Ecmel Barkın. Bir kaç saat sonrasında kapısından çıkıp eve gideceğim ve mecburiyeti olmadığı müddetçe bir daha hiç gelmeyeceğim bu oteli umursamamakta haklıydım. Çocuğun önerisine karşılık samimi olmayan bir şekilde gülümsedim. O sırada gözlerim Aras'a kaydı. Duvara yaslanmış, kaşlarını çatmış, Akay denen çocuğu garip bir şekilde süzen Aras'a. Bir Aras'a birde çocuğa baktım. Aslında Akay hiçte fena değildi, tatlı bir duruşu ve gülümseyince uzaktan bile farkedilebilen, derin bir gamzesi vardı. Ama lise hayatımdan sonra gayet olgun işlerle uğraştığım için hiç erkek tavlama gibi bir düşüncem olmadı. Bunun için Aras ile Akay arasında geçen anlamsız bakışmaya karşılık omuzuma silktim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARARSIZ #Wattys2016
ChickLit''Seni sevmek en büyük kefaretimdi. Sana bağlanmaksa en soylu zaafım." Asabi ruhlu bir kızın gizemle harmanlanmış aşkının hikayesi... *** ●● Tüm Hakları Saklıdır. ●● /2015/