Karanlık, daha öncesinde hiç sahip olmadığım bir şeydi. Kirpiklerimin arasında belli olan zifiri karanlık, bunun soyut anlamıydı. Defalarca rüya görmeme rağmen defalarca uykumdan sıçrayarak uyanmıştım ve her seferinde uyanmamın bana verdiği acıyı tadıyordum. Karanlık görmek istemiyordum fakat zaman öyle çabuk geçmiyordu. Göz kapaklarım, uykumun bölünmesini istemediği için hafifçe aralanıyordu. En önemlisi de bu karanlıka tekabül ettiğimde, içime dolacak hiçbir güven hissi yoktu.
Önceden en azından, babam işe gittiği zaman bir tıkırtı duyduğumda yahut karanlık bir odaya adım attığımda, hiç sevmediğim aşağıdaki güvenlikçilerin varlığını bile hissederek içimi ısıtırdım. Şimdi onlar da yoktu. Şimdi kimsem yoktu. Ve en garibi de, bu hayatı benim seçmiş olmamdı.
Üçüncü kez yerimden sıçradığımda, hava ışımıştı ve odama loş bir ışık yansıyordu. Elimi enseme götürüp gördüğüm rüyanın etkisinden sıyrılmaya çalıştım ancak ne mümkün? Kabusların, bir kaç dakikaya etkisinden kurtulmak pek mümkün olmuyordu. Ayaklarımı soğuk zemine bastığımda zeminden vücuduma yayılan o soğuğu görmezden gelmeye çalıştım ve odamın kapısını açarak mutfağa ilerledim. Kaç gecedir kapımı kilitlemeden uyuduğumu farketmiştim. Bu, aynı evde kaldığım ve benden istediğini ona verdiğim güven kavramını kazandığını mı gösterirdi? Sanmıyordum.
Kendime bir bardak su doldururken Aras ile karşılaşmamayı umuyordum. Dün gece ki yılbaşını dans ederek geçirmemizi arka plana atarsak öpüşmemizi de öne çıkarmalıydık. Onun yüzüne bakmak istemiyordum. Bana, beni öperken hissederek yapmadıgını basit bir dille ifade etmişti ve sözcükleri de kendisi gibi basitti. İğrenç.
''Ne!''
Odadan gelen çığlıkla öyle bir irkildim ki elimdeki bardak daha suyun tadını tadamadan yere dökülmüştü. Cam kırıkları parke olmayan taş zeminde büyük bir gürültü çıkarırken ayak bileğimde kuvvetli bir acı hissettim ve burkuldum.
Eş zamanda Aras'ın kapısının açılma sesini ve sonra kendi sesini işittim,
''Ecmel! Ecmel!''
Bileğimdeki çizikten süzülen kırmızı sıvı ayağıma yayılırken sandalyeye oturma ihtiyacı hissettim ama uygulamadım.
Kapının eşiğinde Aras'ın solmuş yüzünü görünce biraz toparlanabilmiştim. Elinde telefonu vardı ve bitkin bir ifade ile cam kırıklarına bakıyordu. Ardından bana baktı ve iyi olduğumu sezince elindeki telefonu kulağına götürdü.
''Pekala dostum, sorun yok.''
Sorunun yalnızca bardağın sesinden mi kaynaklandığını sanıyordu? Tanrım! Bir süre karşı tarafı dinledi.
Kulağında tuttuğu telefonunu daha bir sıktı ve gözlerini bana çevirdi.
''Neler oluyor?'' diye sordum ayak bileğime aldırış etmeden.
Dişlerini birbirine bastırdığında şakaklarında ki damarların belirginleştini gördüm.
''Ona bir şey olmayacak!"'
Anlamamış ve son derece sıkılmış bir ifade ile Aras'a bakmayı sürdürdüm. Karşı tarafta ki çocuğun Koray olduğunu anlayabilmiştim.
Ani bir hareketle telefonu kulağından çekip masaya fırlattığında donakalmıştım. Az önce ki 'ne' sesi bu adamdan mı çıkmıştı? Görüntüsüyle bütünleştirdiğimde yakıştığını düşündüm.
''Ebesini siktiğimin çocuğu.'' dedi elini dağınık saçlarına daldırırken. İlk defa ağzından duyduğum küfürü bile görüntüsüne yakıştırmıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARARSIZ #Wattys2016
ChickLit''Seni sevmek en büyük kefaretimdi. Sana bağlanmaksa en soylu zaafım." Asabi ruhlu bir kızın gizemle harmanlanmış aşkının hikayesi... *** ●● Tüm Hakları Saklıdır. ●● /2015/