17

157 11 12
                                    

20.04.2020 18:23
Seni düşünmek hep acıttı.

--

„Fırat! Ahu tutsana çocuğu." Telaşla ikisinin peşinden koştum. Alışverişe çıkmıştık. İkili benden bağımsız fazlasıyla eğleniyordu. Ben ise düşecekler, canları acıyacak diye diken üstünde alışverişten çok onlara odaklanıyordum. Mağazanın içinde saklambaç oynanmazdı ki!

„Biraz sakin ol canım. Dikkat ediyoruz." Derin bir nefes alıp elimdekileri ödemek için kasaya yöneldim. Sözleneli iki gün olmuştu. İzmir'e dönecektik yarın. Ahu oradan Londra'ya gidecekti. Bunu bahane ederek bende İzmir'de işimin başına dönecektim. Burada biraz daha anne baba nasihati dinlersem delirebilirdim.

Ali iki gündür işleriyle uğraşıyordu. Çok kısa bir an görüşebilmiştik. Fakat arayıp sormayı ihmal etmiyordu.

Henüz İzmir'e döneceğimi söyleyememiştim. Annemleri yeni yeni ikna etmişken ortalığı ayağa kaldırmak istemiyordum. Bir sonraki telefon görüşmemizde mutlaka açıklamalıydım. Tepkisini merak ediyordum. En son kararı aileme bıraktığım için huzursuzdu.

Kasadan ayrılıp el ele tutuşmuş beni bekleyen ikiliye adımladım. „Ali abi gelsin!"

„Ali abin çalışıyor oğlum." Omuzlarını kaldırıp indirdi umursamazca. „O da gelsin bizimle. Teyzem de gelsin. Dedem de gelsin. Kankam da."

Bir bir saymayı sürdürdü. İzmir'de yine yalnızlaşacaktık. Kalabalığı çok seven oğlum bu durumdan şikayetçiydi. „Arkadaşlarını özlemedin mi?"

Başını olumsuz anlamda salladı. Akranlarından ziyade ailesi ile vakit geçirmekten keyif alıyordu. Eh, her sözü dinleniyor, el üstüne tutuluyordu adeta. Nasıl sevmesin?

„Canım enişteme konum attım. Bizi almaya gelsin."

„Ahu! Adam çalışıyor. Durduk yere neden rahatsız ediyorsun? Giderdik taksiyle."

„Hiç gelemem falan demedi. Hatta teşekkür etti mesajımı gördüğünde. Ne yapsın zavallım sen mesaj atmayınca-" Susmak bilmeyince gülmeye başladım. Belki biraz haklı olabilirdi. Çekiniyordum öyle durduk yere mesaj atmaya. Belki meşguldür bahanesinin arkasına saklanıyordum öylece. Bazen varlığımın dahi rahatsız edebileceği düşüncesine kapılıyordum. „Meva?"

Adımı duymamla tebessümümü silmeden yönümü çevirdim. „Merve, Ozan?"

Merve şaşkınlığını üzerinden atıp bana sarıldı. Ozan'ın bakışları altında ezilerek sarılışına karşılık verdim. Öfkesine anlam veremeyerek ona da başımla selam verdim. „Nerelerdesin sen? Yıllar oldu görüşmeyeli."

Karnı burnundaydı. Gülümsedim içtenlikle. „Biraz inzivaya çekildim."

„Hadi Merve!" Tavrını takılıp Merve'yi kolundan çekiştiren Ozan'ı öylece izledim. „Ozan bir dur." Kolunu elinden kurtarıp bana döndü tekrar. „Nişanlanmışsın?" dedi sorarcasına.

Ozan ile Ali liseden tanışıyorlardı. Kulaklarına gitmelerine şaşırmamıştım. „Evet, öyle oldu."

„Hayırlı olsun! Düğün ne zama-"

„Merve!"

„Ne var? Adımı mı öğreniyorsun?" Öfkeyle baktı Ozan'a. O ise aşağılayıcı bakışlarını üzerimde tutmayı tercih etti. „Nişanlandıysa nişanlandı. Bize ne?" diye homurdandı gözlerini üzerimden çekerek.

Yutkunarak utançla bakışlarını kaçıran Merve'ye döndüm. „Ben tutmayayım sizi daha fazla."

„İsabet olur." Derin bir nefes alıp sakin kalmaya çalıştım. „Allah analı babalı büyütsün inşallah."

Gönül SalıncağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin