Bölüm notu sonda. Keyifli okumalar!
--
En ufak mutluluklarımızı dahi baltalamak isteyenler olacak. Öyle garip bir dünyada yaşıyoruz. Kimsenin tahammülü yok karşısındaki insanın mutluluğuna. Bu yüzden yumuşacık kalbimizi çoğu zaman çelikten bir zırh ile korumamız gerekebiliyor. Önemli olan o zırhı vakti geldiğinde ve doğru kişiyi bulduğunuzda indirebilmekte.
Ben kalbimi yanlış kişiye bir kez açmıştım. Yaptığım bu hata büyük acılara sebep oldu ve olmaya devam ediyor. Emre'ye beni yargılayabilecek cesareti ben vermiştim. O kadar çok güvenmişti ki ona olan aşkıma, hesap sorabileceğini düşünüyordu. Fakat şu saatten sonra bunu kaldırabilecek gücüm yoktu. Verdiğim bu cesareti yerle bir etmeliydim. Kendimde konuşacak takati bulsaydım eğer onu o masada öylece bırakmazdım. Söyleyecek çok şey biriktirmiştim yıllar içerisinde.
Fakat düşünmem gereken bir bebeğim vardı ve onu Emre'nin aptal hırsına elbette kurban etmeyecektim. Derin nefesler eşliğinde sonunda odama atabildim kendimi. Kasıklarımı yoklayan küçük sızıların geçmesini umdum kısa bir dinlenme molası ile. Nitekim aklımda dönen cümleler gerginliğimi yükseltse de ağrılarımı hafifletti.
Yaklaşık on dakikanın ardından Mehmet hoca konferans salonuna çağırdı. Son kontrolleri beraber tamamladık ve günün son konferansı için salonun kapılarını açtık. Önemli davetlilere yüzümde zoraki bir tebessüm ile yerlerine kadar eşlik ettim. Günün bir an önce son bulmasını istiyordum.
Gelen konuşmacılar ile ilgilenen çok şükür ki ben değildim. Emre ile bir kez daha muhatap olmak istediğim son şeydi. Salon tam anlamıyla dolduğunda ben de ön sıralarda yerimi aldım. Mehmet hocanın açılışı yapmasıyla beraber konuşmacılar da birer birer kendilerini tanıttı. Aklım o kadar meşguldü ki ne konuşanları ne de konuşulanları seçebiliyordum.
Ağrılarımın da dozunu arttırarak tekrarlaması hiç iyi etkilemiyordu beni. Elimi karnımın üzerine bırakıp yavaşça okşamaya başladım fakat hafifleyeceği yoktu. Boncuk boncuk terlediğimi hissediyordum.
„İyi misiniz?" Yanımda oturan kadına çevirdim bakışlarımı. Endişeli bir tebessüm ile bakıyordu yüzüme. „Şey, iyiyim sanırım." diye fısıldadım sessizce. Bakışları karnımdaki elimi buldu ve kaşları çatıldı. „Emin misiniz?"
Derin bir nefes alıp onayladım tekrar. „Biraz hava almam yeterli olur. İzninizle." Sessizliğimi koruyarak yerimden kalktım ve küçük adımlarla kendimi salonun dışına attım. Ağrılarım aralıklarla yokluyordu fakat katlanılmayacak derecede değildi. Yine de hastaneye gitmem gerektiğinin farkındaydım. Koridorda geçen ufak çaplı dinlenme molamı bölen şey salonun açılan kapısı oldu.
Benimle ilgilenen kadın olduğunu fark etmemle gülümsedim. Telaşla etrafına bakındığı sırada göz göze geldik. „Daha iyi misiniz? Merak ettim siz gelmeyince."
„Çok teşekkür ederim. Biraz daha iyiyim ama hastaneye uğrayacağım ne olur ne olmaz."
Daha iyi olduğuma ikna olmuş olmalı ki yüzünde bariz bir rahatlama görüldü. „Kaç aylık hamilesiniz? Mutlaka kontrole gitmelisiniz. Hatta bir saniye bekleyin ben eşimi de çağırayım ve sizi götürelim."
İtiraz etmeme fırsat vermeden heyecan ve gürültü ile tekrar salona girdi. Gülmüştüm bu haline zira çok fazla telaş yapıyordu. Ali'yi anımsattı bana bu tavırları. İç çekerek beklemeye başladım. İtirazlarımı tekrar geldiğinde sunacaktım.
Kapının tekrar açılmasıyla önden elinde mont ve çantası ile telaşlı kadın çıktı. Onu takip edenler beni hayli şaşırtmıştı. Tanımadığım genç adamın eşi olduğunu tahmin ettim. Fakat telaşla bana yaklaşan Mehmet hocanın ardından çıkan Emre'ye anlamsızca baktım. Sanırım kadın telaşlı hali ile salonu birbirine katmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönül Salıncağı
RomanceŞimdi yerleştiğin gönül salıncağıma Gözlerim kapalı Nasıl güveneyim Gitmeyeceğine, Beni ömrünün sonuna kadar O salıncakta Çocuklar gibi şen Seveceğine. 30.04.2020 00:42 © Tüm hakları saklıdır