18

179 8 10
                                    

24.04.2020 21:23 
Acıyı seninle sevdim.

--

Öyle güzeldi ki yaşadığını hissetmek. Derin derin soluklanmak. Yapraklarından arınmış ağaçların yeniden yeşermesini izlemek kadar güzeldi. Nefes almak, değeri bilinmeyen bir nimetti. Uzun uzun soluklandım gözlerinde. Bakamam sanıyordum böyle pervasız. Kimseyi sevemeyeceğimi, sevilmeyeceğimi düşünüyordum. Hakkım değildir sanıyordum. Fark etmedim onun benim için tutuşan kalbini. Şimdi gözlerime baktığında görüyordum alevlerinin ışıltısını. Ellerimi tutabilmek için çabaladığını. Hissediyordum.

Gözlerinin alevinde ısınıyordum. Benim için alınan bir nefes vardı. O nefesin gölgesine sığınmış sarmalanmıştım. Yerimi sevmiştim sanırım. Göğsümü delip geçen, aradığım ve her korktuğumda sığındığım o kuşku çok nadiren yokluyordu.

Mutluydum, garip bir şekilde. Doğru insana rastlamak hayatı güzelleştiriyordu. Onun doğru insan olmasını tüm kalbimle istiyordum.

„Seni burada ay ışığında saatlerce izlemeyi isterdim ama misafirlerimiz gelmek üzeredir." Hızlıca saatime bakıp bir şaşkınlık nidasını kopardım. „Acele edelim, hadi!"

Kollarını etrafımdan çözüp elimi tuttu. Diğer elinde baklava vardı. Ne için dışarı çıktığımızı tamamen unutmuştum. Böyle miydi mutluluk? İnsana sorumluluklarını ve yükümlülüklerini unutturur muydu? Hafiflemiş gibiydim. İçimde bir çocuğun ıslık çalışını duyuyor ve gün boyunca ona kulak vermek istiyordum. Ali çocukluğumu sarmalıyordu fark etmeden.

„Ebru ile konuşmamı ister misin?" diye sordum eve yaklaştığımız sırada.

„Hangi konuda?" Kaşlarını çatmış kurduğum cümleyi itina ile anlamak istemezcesine önüne bakıyordu. „Sevgilisi hakkında," deyiverdim öylece. Harelerini üzerime çevirmesi saniyeler sürdü. Sevgili kelimesini kardeşinin adının yanında duymaya dahi tahammülü yoktu. Gülmek istedim bu haline. Şükür ki kendimi dizginleyebilmiştim.

„Konuş, ayrılması gerektiğini söyle." Bu sefer ben çattım kaşlarımı. „Biraz nazik olur musun lütfen? Bana karşı olduğun gibi." Sona doğru mağrur bir bakış ile taradım gözlerini. Yumuşadığını yakaladım ve utangaç bir tebessüm bahşettim. Hakikaten utanmıştım. Çocuk gibi seke seke yürümek isteyişim mutluluktan mıydı?

„Herkese sana olduğum gibi olamam ki." diyor ısrarla gözlerini utangaç harelerimin üzerinde tutarak. Dudağının kenarı kıvrılmış, çapkın bir bakış takınmıştı. „O senin kardeşin. Bana karşı olduğundan da iyi olmalısın." dedim aksine ciddiyetle. „Seviyorlardır belki Ali." Sonuna aidiyeti nakşeden o harfi eklemek geldi içimden ama bu isteğimi dile dökemedim. Benim Alim değil miydi? Bunu düşündüğümde dahi boğazıma dizilen nefesim sesli bir soluğa dahi izin vermiyordu.

Oysa onun beni mutlu ettiği kadar mutlu etsin istiyorum cümlelerim. Peki beni engelleyen neydi öyleyse? Yeteri kadar cesur değil miydim sevgi göstermek için? Sevgimin önüne geçen hissiyat neyin nesiydi?

Yalnızca bakabiliyordum. Bakışlarımdan anlasın istiyordum çünkü bazı hissiyatları kelimelere dökmek benim için fazlasıyla zordu. Kaçırmamaya özen gösterdiğim gözlerimde şefkat vardı. Belki de utangaç ama sevmek ve sevilmek istenen bir kız çocuğu. Göz göze gelmekten kaçındığım günlerden gözlerine bakabildiğim bu ana gelmek benim için büyük bir adımdı. Bunu anlamasını istiyordum.

Derin bir iç geçirdiği sırada evlerinin olduğu sokağa adımlamıştık. „Beni alt etmek için böyle baktığını fark etmedim sanma."

Gülerek başımı olumsuz anlamda salladım. „İçimden geldiği için."

Gönül SalıncağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin