7

187 13 8
                                    

07.02.2020 21:37
Varsın gönül salıncağım boş kalsın.

--

Yeşil kırları özlemiştim. Dağları, ağaçları ve toprak kokusunu. Doğma büyüme İstanbulluydum fakat kırları, yeşillikleri seviyordum. Denizi görmeden günüm geçmiyordu. Buna rağmen tercih edecek olsaydım eğer yemyeşil dağları ve yamaçları tercih ederdim. Yalın ayak yere basmayı ve nefes almayı isterdim. Yağmurdan sonra toprak kokusuna doymak kim bilir nasıl huzur veriyordu.

Öğrenemeyecektim. Fotoğraflarla avutuyordum kendimi ama asla kaçıp gitmeye cesaret edemiyordum. Oysa şimdi kaçmak için mükemmel bir nedenim vardı. Başıma üşüşen bir sürü insan ile karşı karşıyaydım ve ben artık nefes alamıyordum. Onlarla ilgilenmekten akıp giden gençliğimi fark etmiyordum. Belki de sırf gençliğimi yakalayabilmek için gitmeliydim.

„Özür dilerim. Otur konuşalım lütfen," Ali'nin yerinden kalkıp karşıma geçtiğini fark etmemiştim. Bakışlarımın odağında gözlerini benden ayırmayan ve adım adım buraya yaklaşan Emre vardı. Koluma değen parmaklar ile ancak kendime gelebildim. Bileğimi hızlıca Ali'nin parmaklarından kurtarıp bir adım geriledim. „Konuşmak istemiyorum. Görüşmeyelim bir daha Ali, lütfen."

Çantamı elime alıp hızlı adımlarla çıkışa yöneldim. Buradan, özellikle Emre'den kaçmalıydım!

Arkamdan seslenen Ali'ye aldırmadan kendimi dışarıya attım. Evden çıktığıma pişman olmuştum bile. Fakat buna rağmen eve gitmek istemiyordum. Yalnız kalmak istediğimi dile getirsem dahi şu günlerde bu mümkün olmuyordu. Yanımda hasretle destek beklediğim günlerde neredeydi bu insanlar?

„Meva!" Kaçabilecekmiş gibi çantama daha sıkı tutundum. Hala sinirliydim ona. Dönüp kafasına çantamı savuracak kadar sinirliydim. Kendimi dizginliyor oluşuma ben de şaşıyordum bazen. Kolumun sıkıca kavranmasıyla çekiştirilmem bir oldu. Korku dolu bir iç çektim yüzüm ona döndüğü sırada. „Neden kaçıyorsun?"

Oldukça sinirli gözüküyordu. En az benim kadar! „Çek elini," diye homurdandım kolumu elinden kurtarmaya çalıştığım sırada. İfadesi yumuşadı fakat elini kolumdan çekmedi. Sorusunu yineledi. Ben ise cevapsızlığımı korudum. „Kolumu bırak, gideceğim."

Sabır dileyerek boşta kalan eliyle birkaç adım uzağımızdaki arabasını işaret etti. „Ben bırakırım seni."

Çekiştirerek kolumu elinden kurtardım sonunda. „Bir kez daha kovman için mi? Gerek yok, ben yerimi biliyorum." Bir pişmanlık belirdi gözlerinde. Ne yazık ki rencide edilişimi bir özür ile unutabilecek insan değildim. „Allahaısmarladık." Ne olursa olsun bana buradan gitmem için yardımcı olduğunu hatırlattım kendime ve kırıcı olmamaya çalıştım. „İzin ver konuşalım. Bana kırgın gitmeni istemiyorum."

Başımı olumsuz anlamda salladım. „Kırgın değilim. Konuşmamızı gerektirecek bir durum kalmadı."

„Meva!" Ali'nin önce sesini işittim. Ardından ise Emre'nin omzunun üzerinden siluetini gördüm. „Rahatsız mı ediyor seni?" diye sordu alelacele yanıma gelerek. Şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Kendisini önüme atarak Emre'yle arama girdi. Mide bulantımın baş göstermesiyle elimle duvardan destek aldım. Okulun yakınlarındaydık ve rezil olmama ramak kalmıştı.

„Rahatsızlığı sen veriyorsun asıl. Bir şey konuşuyoruz şurada, çekil abisi." Ali'nin küçümseyici gülüşünü duydum. Ardından olanlar ise kesik film parçaları gibi sıralandı zihnimde. Ali'nin yumruğu Emre'nin yüzüyle buluştuğu an aralarına atılmaya çalıştım. Emre toparlanarak beni es geçti ve Ali'yi yakasından kavrayıp duvara fırlattı. Duvara çarpan kafasında gelen ses canımı acıttı. „Bana bak velet,"

Gönül SalıncağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin