20

148 9 14
                                    

26.05.2020 21:16
Sevda nedir bilemedim.

--

Öyle yorgun hissediyordum ki. Savaşacak gücüm kalmamıştı hiçbir şey ile. Tutmaya çalıştığım her şeyin ellerimin arasından kayıp gitmesi beni yıpratıyordu. Başarısızdım, yalnızdım. Teselliye ihtiyacım vardı ama ellerim hep bomboş kalıyordu.

Artık öyle yorgun düşmüştüm ki, kendimi yatağıma atıp uzun bir süre kalmak istemiyordum. Hayallere tutunuyordum. Beni yıpratan bir başka şey de hayallerimdi. Onlara tutunmaya çalıştıkça gerçeklerden sıyrılıyordum. Kendimi insanların arasında kaybolmuş gibi hissediyordum.

Elimde bir kalem, önümde onlarca dosya. Aklım ise tamamen farklı yerlerdeydi. Seslice soluyup masamdan kalktım. Çalışma masam salondaydı. Cam dibinde, bol ışık alan bir köşedeydi. Bu şekilde oğlumdan da ayrı kalmamış oluyordum. Kendimi farklı bir odaya hapsedip onu yalnızlığı içerisinde büyümeye mecbur bırakamazdım. İş her zaman yapılır, bulunurdu. Ama çocukluk? Birkaç yıl sonra yitecek ve geri dönüp baktığımızda bize kalan anılarımızla hayatımız şekillenecekti.

Hayatının her anında yanında olduğumu bilmesini istiyordum.

Masamdan kalkıp kucağında oyuncak fili ile çizgi film izliyordu. Günde belirli saatler arasında izin veriyordum. Ekranda dönenlere karşı kıkırdamasıyla sabahtan beri yüzümde ilk gerçek tebessümüm belirdi. Boynumu ve omuzlarımı esnetip yanına adımladım.

Oturup küçülerek başımı minik dizlerine bıraktım. Kısa bir an bakışları beni buldu. Ardından gülümseyerek ekrana döndü yine. Minicik elleri saçlarımın arasında dolandı. Beraber güldük ve uykumuzun gelmesiyle beraber esnedik. Bakışlarımı ekrandan çevirip yükümü vermediğim dizlerinden yüzünü izledim. Filmin bitmesiyle onun gözleri de gözlerimi buldu.

Filini havaya kaldırıp bağırdı. „Tosun seni yiyecek, şimdi görürsün!" Oyuncağı ile beraber beni gıdıklamaya başlamasıyla kahkaha attım. Beraber biraz boğuştuktan sonra onu karnımın üzerine yatırdım. Saçlarını küçük dokunuşlarla okşadığımda neşem yerine gelmişti.

Hayatta verdiğim en doğru karar Fırat ile beraber aile kurmak olmuştu. Birbirimize öyle iyi geliyorduk ki, aynı kandan olsak bu kadar olamazdık. Mutluluğumuzun gölgelenmesine asla müsaade etmeyecektim.

Koynumda derin bir uykuya dalmasıyla rahatsız pozisyonundan çıkarıp yatağına yatırdım. Üzerini değiştirmeye kıyamamış öylece uykunun kollarına bıraktım miniğimi. Ardından sessiz adımlarımla kitaplığıma yöneldim. Iki kitabı elime alıp arkasına sakladığım mektupları çıkardım.

Hayatın güzelliklerine rağmen hep incinen bir tarafım vardı. Bu dünya bana göre değildi. Bunu anlamıştım. Kitaplara, hayallere sığınıp kaçardım. Satır aralarındaki aşklar ve duygular beni cezbederdi. Hayatın hengamesine yetişemezdim. Anlatılan o güzel yerlere gitmek isterdim, var olmadığını bile bile.

Gerçeklikten kaçabileceğimiz yerler yoktu. Hayat her yerde, her koşulda zor ve yaşanılması güçtü. Bunu ifade edemiyordum.

Okuduğum satırlar kadar güzel kalem gezdirebilmek isterdim. Yahut ruhuma aşina bir el uzansın ellerime derdim. Hayat bu isteğimi geri çevirmemişti.

Yaralı ruhuma merhem bir ruh göndermişti. Pencere kenarına oturdum. Sokağın aydınlığı ile mektupları birer birer okudum, ezberledim. Tekrar tekrar sevdim.

Hayat bana bir güzellik sunmuştu. Sevdasını kâğıda döken bir eş vermişti. Onu beklettiğim yılların hasretini kağıtlara dökmüştü.

Ben, belki bir Servet Asya değildim ama o benim için bir Arif Nihat Asya olmuştu.

Ali bazı anlarda onu hak etmediğimi düşündürüyordu. Öyle güzel seviyordu ki, elleri altında güzel bir kız çocuğu gibi hissediyordum. Yeniden yetişiyor ve bilmediğim yönlerimi keşfediyordum. Bu paha biçilmez duyguların karşılığını vermek kolay değildi.

Gönül SalıncağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin