Güne saçlarımın arasında gezinen parmaklar ile başlamıştım. Huzursuz uykumu katlanabilir kılan nadir şeylerden birisi de buydu. „Günaydın." Her şeye rağmen tebessüm ile karşıladı gözleri beni yeni günde.
„Günaydın." Yanağıma kayan parmakları okşamayı sürdürdü. Kapanan gözlerim ile derin bir nefes aldım. „Nasılsın?" diye mırıldandım daha iyi olması için önüne tüm yollarımı feda edebilecekken. Elimi elinin üzerine bıraktım ve bitkin yüzünde gezdirdim gözlerimi. „İyiyim," diye fısıldasa dahi bunun ne kadar zor olduğunu görebiliyordum. İyi değildi. Bu beni mahvediyordu.
Avcunun içine küçük bir öpücük kondurup elini kocaman karnımın üzerine bıraktım. „Seninki uyandı." Minik tekmeleri hissetmeye çalıştı. Çok geçmeden kızımız kendisini tekrar hissettirmişti. Önce saçlarıma ardından karnıma bir buse bahşedip yerinden kalktı ve bana da yardımcı oldu. „Sesler var. Herkes uyanmış gibi, bekletmeyelim."
Onaylayarak üzerimi değiştirip banyoda işlerimi hallettim. Ali o sırada içeri geçmişti bile. Salona adım atar atmaz Fırat'ın şen sesini işittim. Ali'nin yanında defterlerini gösteriyordu. Muhtemelen Utku almıştı ona onlarca kitap ve boyama defterlerini. Kendi derdimizin içinde onunla yeteri kadar ilgilenememiş olmak canımı yaktı.
Yanlarına adımlamamla Fırat beni fark ederek yerinden doğruldu ve kollarını karnımın etrafına sardı. O sırada kardeşini hissetmiş olmalı ki kocaman gözlerle uzaklaştı. Eş zamanlı olarak bağırmıştı. „Baba vurdu! Hissettim buramda." Yanağını göstererek Ali'ye döndü. „Benim olduğumu mu anladı? Sevmedi mi beni?"
Fırat'ı yanına çekip kucağına oturttu. „Bence tam aksi. Seni hissetti ve çok heyecanlandı. Bir an önce abisine kavuşmak istiyor olmalı."
„Bu boyama kitabını da ona aldım. Prensesli ve çiçekli. Ama bunları da paylaşırım isterse." Gösterdiği defterlere baktım eksilmeyen tebessümüm ile. Yanağını okşayarak mutlulukla konuştum. „Çok güzeller bebeğim. Kardeşin çok sevinir onunla eşyalarını paylaşırsan."
„Doğmamış bebeğe kitap mı aldınız Utku! Çocukla çocuk olma diyorum sana." Annem elindeki tabağı sofraya bırakıp Fırat'a nutuk atmaya hazırlanıyordu ki ayaklanarak müsaade etmedim. Çocuğun hevesini kırmaya hiç gerek yoktu. „Ebru uyandı mı? Biz halana bakalım oğlum, gel."
Uzattığım eli tutmadan benden önce koşturdu. Halasının kapısının önünde durup minik eliyle tıklasa dahi duyulduğuna pek ihtimal vermedim. Yanına adımlayıp bir kez de ben tıkladım. „Gel." Kısık sesi işiten oğlum vakit kaybetmeden kapıyı şiddetle açıp itti ve duvara çarpmasına sebep oldu. „Hala!"
Henüz yatağından çıkmamış Ebru korkuyla sıçradı yerinde. İçeri girip kapıyı kapattım usulca. „Hala kardeşimi hissettim ben, biliyor musun? Burama dokundu!"
Doğrulup Fırat'ı kucağına çekti. Koklayarak saçlarını öptü sesli bir şekilde. Kollarımı bağlayıp bu güzel görüntünün tadını çıkardım. „Babam heyecanlandığını söyledi. Beni sevdi ya ondan."
„Tabi sevecek. Senin gibi muhteşem bir abisi var daha ne olsun!"
Fırat da halası gibi yanağını öptü hızlıca. „Sen iyileştin mi? Hastalığın bitti mi?"
Yutkunup derin bir nefes aldı. „Bitti halacığım, bitti."
„Ben sana bakarım o zaman bir daha hasta olmazsın. Benim yanımda yatarsın hem." Sarıldılar sıkıca. Gözlerimi kurulayıp Fırat'ı babasının yanına gönderdim.
„Teşekkür ederim yenge. Alper'i görmeyi hiç beklemiyordum. Ona bu kadar ihtiyacım olduğunu fark etmemiştim bile." Kalkıp bu sefer bana sarıldı. Güzel saçlarını okşadım usulca. „Teşekkür edecek bir şey yok bir tanem. Sen iyi ol, başka bir şey istemiyoruz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gönül Salıncağı
عاطفيةŞimdi yerleştiğin gönül salıncağıma Gözlerim kapalı Nasıl güveneyim Gitmeyeceğine, Beni ömrünün sonuna kadar O salıncakta Çocuklar gibi şen Seveceğine. 30.04.2020 00:42 © Tüm hakları saklıdır