biraz kısa bir bölüm oldu :)
Bir daha kimseye güveneceğimi çok ağır öğrettin hayat,
Acımasızdın,
Yaralayarak,
Bağırta bağırta ağlayarak öğrettin ya,
Senden de gidiyorum.
Terk ediyorum bu hayatı...
Sadece içimdeki hayat için nefes alıyorum,
Ben kendimi öldürerek, ona hayat veriyorum!
-*-
“Kızım ne demek Roma’ya gidiyorum. Delirdin mi?” diye bağırdı. Sonra kocasına döndü, “Bora sende bir şey söylesene.”
“Burak Ali biliyor mu Duru?”
Duru sinirle döndü, “Bana bir daha ömrünüzün son nefesine kadar o adamın da Şebnem denen o şerefsizin de adını anmayın! Yoksa beni kaybedersiniz.”
“Kızım tamam, sakin... Önce konuşalım ne oldu?” dedi İrem onu sakinleştirmeye çalışarak.
Duru ağlayarak ikiliye döndü ve tüm gücü ile bağırdı, “Şebnem’le yatmış! Gözlerimle gördüm,” derken nefes alamıyor gibiydi, “İkisi...” gözlerini yumup yeniden açtı, “Çırılçıplak yataktaydılar.” Sonra hıçkırarak ağlamaya başlayıp, yere oturdu. “Ona hazmedemediğini söylemiş,” dudakları titriyordu, “En acısı ne anne biliyor musun? Yaramın üstünü yeniden yaralaması. Orası zaten acıyordu, neden o da acıttı?” İrem şaşkınca kocasına bakıp, kendi de kızının yanına çöktü, onu sararken ne diyeceğini bilemiyordu.“Anne canım acıyor...”
“Kızım... Prensesim... Yapma annem, sakin ol. Burak Ali ile önce konuş. O öyle biri değil.”
“Anne canım çok yanıyor. Canım neden bu kadar yanıyor bilmiyorum. İçim paramparça.”
İrem ile çok farklı frekanslarda konuşuyorlardı. İrem ona ulaşamıyor, sözlerini duyuramıyordu. Kocasına baktı, “Burak Ali’ye ulaşabildin mi?”Başını sağa sola salladı, “Telefonu kapalı.”
“Alihan ile Eylül’ü ara. Ulaşsınlar!” diye bağırdı.
“Doğu eve gitti, alır gelir şimdi. Bilemiyorum İrem kafayı yiyeceğim bende!”***
Burak Ali aşırı yüksek bir baş ağrısıyla uyandı. Gözlerini zar zor açmıştı. “Lanet olsun başım...” Etrafına bakınıyordu ki yanında çarşafa sarılarak oturmuş ağlayan kızı gördü. Hayır bu Duru değildi. “Şebnem!” diyerek dehşetle üstünü örtüp doğruldu. Gözleri kocaman olmuş, neredeyse duvara yapışmıştı geri gitmekten.
Kız da titreyerek baktı ona. “Ne yaptık biz? Her şeyi mahvettik.”Adam hala sersem gibiydi ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu, “Bir dakika bir dakika ne yapmışız biz?” Kız çarşafı üstüne sarıp kalkınca adam da öfkeyle tişörtünü alıp kendi mahrem yerlerini örttü. “Ne yapıyorsun?”
“Dün yeterince haşır neşirdik arkadaşla bir sorun yoktu!” diye öfkeyle bağırdı.
Burak Ali de ayağa kalkıp boxerı ile kotunu giydi, “Saçmalama! Ne demek o?”“Ne, ne demek? Yeterince açık değil mi her şey?” derken etrafını ve kendini gösterdi.
Burak Ali yüzünü sıvazladı, “Bak dün gece ne olup bitti bilmiyorum ama sana dokunmadığımdan eminim!”
“Ha ben manyağım yani. Kendi kendimi soydum, sonra da seni soydurup öylece uyuduk. Masum masum!” Adamın dibine geldi, “Alamayacağın sorumluluğun altına girmeyecektin. Gerçi sen üstteydin ama. Yapma dedim sana, pişman olacağız dedim, dinlemedin beni.”“Şebnem bak... Gerçekten ben hiçbir şey ama tek bir şey bile hatırlamıyorum. Yani en son şarap içiyorduk.”
“Evet.” İki şişeyi salladı, “İki şişe şarap içtik. Sonra sen beni eve bırakmak istedin. Ayağa kalktık. İkimizde yürüyemedik ve koltuğa düştük. Sonra sen gözlerimin içine bakıp,” işte hayali buydu... “Gözlerime bayıldığını ve beni çok sevdiğini, beni çok istediğini söyledin-”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYALLERİNİN PEŞİNDE * IŞIK SERİSİ I - FİNAL
RomanceHayallerle gerçeklerin çakıştığı bir hayat... Hayali aşktı... Hayali bir tek o kadındı ve o kadın gitmeyi seçti, Adam da bıkmadan onu beklemeyi öğrendi... Çünkü biliyordu dönecekti... Çünkü her giden birgün dönerdi... Ama bilmediği kadın döndüğü gün...