Multimedyaya Sevinç'i koydum.
Böyle şerefsizlerle aynı ülkede yaşadığım için kendimden utanıyorum. Böylelerine hayvan desek, hayvanlara hakaret olur. #ÖzgecanAslan
"Sen yanımda olmasaydın Robin Hood beni kurtarmaya gelebilirdi veya Apollon güneş açtırabilirdi. Ama seni sevmiyorlar. Bu yüzden de gelmiyorlar." Homurdana homurdana kollarımı göğsümde birleştirdim. Anıl 'Sen ciddi misin?' temalı bir bakış attı. Cevap vermedim. O da sıkıntıyla önüne döndü. Birkaç dakika sonra oflayarak bana döndü.
"Şapkan var mı?" Anıl önüne düşen ıslak saçlarını geriye yatırdı ve bana baktı.
"Sence olsaydı sana verir miydim?" dedim ters ters. Eve döndüğüm zaman abimi ceketimin şapkasını çıkardığı için döveceğim. Neymiş efendim, o aslında onun ceketinin şapkasıymış! Tam dayaklık bir abiniz olduğu zaman hayat gerçekten zorlaşıyor.
"Burada bir saattir oturuyoruz. Bir şeyler düşünemez misin?" Anıl oflayarak kafasını diğer tarafa çevirdi. Zaten yaptığı tek iş o. Kafasını bir bana bir de sola çeviriyor. Çok sinir bozucu.
"Niye, sen düşünemiyor musun?" Her şeyi benden bekliyor. Zaten o şekerler yüzünden midem tekrardan ağrımaya başladı.
"Neden bir soruma da insan gibi cevap vermeyi denemiyorsun?" Anıl patlamış gibi bana baktı. O kadar huysuzum ki şu anda onu elimin tersiyle çarparak parçalara ayırabilirim. Ama o bunun farkında değil.
"Evim buraya yaklaşık 35 km uzaklıkta. İstersen, yürüyerek gidebiliriz." dedim yapay bir sakinlikle. O da dalga geçtiğimi anlamış olacak ki saçlarını yine geriye yatırdı ve ofladı.
"Buralarda durak falan yok mu?" Meraklı meraklı etrafına bakındı. Ben bu çocuğa çok sinir oluyorum amk. Sürekli etrafına bakınıp duruyor. Zaten içinde bulunduğumuz durumun huysuzluğuyla iyice sinirleniyorum. Birazdan şu ağacı yerinden söküp, Anıl'ın kafasında parçalarsam, şaşırmayın.
"Varsa bile otobüs yok. Çünkü gece yarısındayız. Caddede araba bile yok." dedim sesimdeki öfkeyi yatıştırmaya çalışarak. Çünkü biliyorum; Eğer sesim öfkeli çıkarsa kendimden geçip, Anıl'ı döveceğim. Ne zararı var lan sana? Aslında özel bir şey değil. Sadece önüme geleni dövmek istiyorum. Ehh, önümdeki kişi de Anıl olunca işim daha da kolaylaşıyor.
"Buse'nin evi buraya yaklaşık 7 km uzaklıkta. Gidelim mi?" Anıl ayağa kalktı. Bir saattir aynı pozisyonda, sadece kafasını oynatarak durunca, tabii götü rahatsız olmuştur.
"Buse'den daha cazip bir teklifin yok mu? O kızı sevmiyorum." dedim huysuz huysuz ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Buse şu anki öfkemle hiç de güzel bir teklif gibi gözükmüyordu.
"İyi, sen otur, ben gidiyorum." Anıl da sıkılmış olmalıydı. Benimle cins cins konuşuyordu. Anlamıyorum ki annem bile bir süre sonra kişiliğimi anlayıp, artık beni salona çağırmayı kesmişken, sendeki bu inat ne!?
"Üstelik o kadar uzağa nasıl yürüyeceksin?" Yüzümde 'Ben her zaman haklıyımdır.' bakışıyla Anıl'a baktım. Omuz silkti.
"Başka şansımız yok. Zaten sırılsıklam olduk. Kaybedecek bir şeyimiz yok. Ayrıca kıyafetlerim de ıslandı." Anıl elleriyle üstündekileri gösterdi. Pantalonu ve üstündeki kazağı sırılsıklam olmuştu. Haklıydı aslında. Bankın üzerinde biriken yağmur taneleri yüzünden götüm de ıslanmıştı.
"İyi, kaldır beni." Hantal hantal kolumu Anıl'a uzattım. O da gözlerini devirdikten sonra beni ayağa kaldırdı. Sağa doğru dönüp Buse'nin evine gitmek üzere yol aldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Şarap
ComédieDünya üzerinde çeşit çeşit insan barındırıyor. Her biri birbirinden farklı. Ama bizim için söz konusu olanlar çok farklı. Mesela bir çocuk hayal edin, hayatta en sevdiği ilk şey kendisi, ikincisi peluş bebekleri olan. Sonra da bir kız hayal edin. T...