Multimedia da Gizem rolündeki Sasha Pieterse var :)
Ha-ha-happşuğğ!! Evet, hastayım. Ben de nasıl olduğunu anlamamıştım. Sabah başımda dikilen aile üyeleriyle uyanmıştım. Hepsi uykulu gözlerle bana bakıyorlardı. Yok efendim, tüm gece hapşurup, onları rahatsız etmişim. Yok efendim, abim bana bakmaya gelince yüzüne hapşurmuşum falan filan.
Birkaç ilaç içmiştim ama Bıyıklı bile beni bırakmıştı. O kadar mı kötü görünüyorum?
"Abiiii seni geberteceğim!!!" Bak gelmiyor da. Saat 7'de beni kaldırdı. Şimdi etrafta yok. "Öldüm abii, öldüm." Abimden bir daha ses gelmeyince pes edip yatmaya devam ettim. Eğer abim beni bu halimle o partiye götürecekse, bakıcım da olmak zorunda.
Yüzüstü yatağıma uzanırken, kolumu komidinde duran peçeteye uzattım. Burnumu iyice boşalttıktan sonra peçeteyi aşağıya attım. Hasta olmak çok kötü bir his. Sanki burnunuz istila edilmiş de ne çekebiliyorsunuz ne kullanabiliyorsunuz.
Aynı zamanda hastayken hiçbir şey yapmak istemiyorsunuz. Tek istediğiniz Robin Hood'un gökten elinde milka çikolatalarıyla inmesi. Tamam bunu bir tek ben istiyor da olabilirim.
Yarım saat boyunca hasta olmanın kötülüğü hakkında bir sürü tweet attım sonra başka bir yarım saat boyunca da o tweetleri sildim. Çünkü vakit doldurmam lazım.
Bir saat sonra ise ben tam da beni unuttuklarını düşündüğüm sırada annem beni aşağıya yemeğe çağırdı. Ben o kadar hasta oluyorum onlar önüme tepsiyle bir yemek bile koymuyorlar. Annenin işi yok sana kahvaltı getirsin. Annemin benden daha değerli ne işi olabilir ki?
Resmen sürünerek merdivenleri indikden sonra masadan gelen sucuk kokuları burnumu doldurdu. Ve işte o an hastalığım geçti ve sucuklar bana doğru geldi demek isterdim ama o an olan tek şey yere düşmem oldu.
Homurdanarak yerden kalktıktan sonra masaya oturdum. Masada sadece ben vardım. Annem de mutfaktaydı. Ben de bundan faydalanıp diğer tabaklardaki sucukların da bir kısmını kendi tabağıma koydum. Olabildiğince anneme çaktırmamaya çalışıyordum.
Ne yazık ki sucuk aşırma eylemi de babam merdivenlerden inip yerine oturunca bitti. Sucukları yerken düşünüyordum. Neden Gizem beni doğum gününde istesin ki? Sonuçta ben yakın bir arkadaşının kafasından aşağı şarap döktüm. Çünkü iyi bir kız. İşte ilginç olan da o. Ben daha önce iyi insanlara çok rastlamadım.
Gizem'in bana verdiği kartta soyadı yazıyordu ve ben o soyadını daha önce duyduğuma eminim. Babanın ortaklarından birinin soyadıydı diye hatırlıyorum. Ben de öyle hatırlıyorum ama babamın çok ortağı var ve ben sayılarını bilmiyorum.
"Baba senin kaç ortağın var?" Babam yemeğini yerken kaşlarını çattı. Ben bu tür şeyleri çok sık sormazdım o yüzden dikkatini çekmiş olabilir.
"Sen kafanı öyle şeylere yorar mıydın?" Hayır yormam ama merak ederim. Zaten hayatımda olan birçok şeyin sebebi de merak etmemdir. "Ama madem sordun beş tane."
"Gizem adında birini tanıyor musun peki?"
"Evet, Parlayanların kızı. Sen nereden biliyorsun?" Bu konu babamın ilgisini çekmişti ki yemek yemeyi bıraktı.
"Beni doğum gününe davet etti." Babama Gizem'in bana verdiği kartı uzattım.
"Gizem'i tanıdığınızı bilmiyordum. Sen ve abin iş yemeklerime hiç gelmediğiniz için." Babam imalı imalı bana bakıyordu. Babamın bu şirket işlerine karışmıyordum. Tamamen kendimi soyutlamıştım.
Sebebi ise bundan birkaç sene önce bir kızla kavga etmiştim. Kız bana baba parası yiyen, hazıra konan birisi olduğumu söylemişti. O günden sonra da babamın parasal kısmı ile ilgilenmedim. O laf bana ağır gelmişti. Yani tamam, baba parası yiyiyorum ama yiyebileceğim kendi param yok ki. Henüz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Şarap
HumorDünya üzerinde çeşit çeşit insan barındırıyor. Her biri birbirinden farklı. Ama bizim için söz konusu olanlar çok farklı. Mesela bir çocuk hayal edin, hayatta en sevdiği ilk şey kendisi, ikincisi peluş bebekleri olan. Sonra da bir kız hayal edin. T...