Multide Selim var. İyi okumalar!
Gizem çok hassas bir kızdı. Sürekli gülüyordu. Ama onu hayal kırıklığına uğratan bir şey olduğu zaman da anında ağlardı. Doğrusu ağlamaktan utanır gibi bir hali yoktu. Hatta tam ağlamıyordu bile. Bazen Gizem'in fazla pozitif olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden küçücük bir olayda üzülebiliyor. Gizem çok saftı.
"Bize yalan mı söylediniz?" Selim, Gizem'in yerine şaşkın bir şekilde bize bakarken, Melih bana 'Ne diyeceksin şimdi?' temalı bir bakış attı. Sarhoş olduğum için saçmalamaya başladım.
"Ben ve ben beraber benim evime gittik. Sonra da bana içki ısmarladık ve- hık." Kafamı hıçkırırken geriye doğru attım. Tüm restoran bize dönmüştü. Masamız yerde duruyordu. Kadehler kırılmıştı ve Melih'in kolası ayakkabımdan içeri giriyordu. "Sonra da ben orkide saksımızı yere düşürdüm. Çünkü saksı annemin en sevdiği çiçekle doluydu." Bir süre sustuktan sonra yine hıçkırdım. Ben saçmalamaya devam ederken mutfakta gördüğüm birkaç garson bu tarafa doğru geliyordu bile. Gizem ise gözleri hala dolu bir şekilde bana bakıyordu. Buse'yi zaten anlamıyorum. Onu kafam yerindeyken de anlamıyordum. Şimdi hiç anlamıyorum. "Tavşan ve koyun çiftleşirse ne olur? Hık." Sallana sallana sorduğum soru üzerine Gizem'in kocaman açılmış gözleri ne yaptığımı anlamaya çalışıyormuş gibi merakla bana döndü. "Tavun olur." Deliler gibi gülmeye başladığımda herkes endişeyle bana baktı.
"Bir de benim espri yeteneğime laf eder." Anıl büyük bir ego ile saçlarını düzeltti. Kahkaha atarak onun saçlarını elimle bozdum. Anıl'ın saçlarına ellerimi sürtecek kadar sarhoş olmuştum. Bu kötü bir şey. Çünkü Anıl'ın en değer verdiği şey saçları. İkincisi ise peluş koleksiyonu. Anıl benden de deli. Bunu biliyorum.
Bir daha hıçkırdıktan sonra cevap vermek için ağzımı açtım ama üç tane garson yanımıza geldi. İkisi hiçbir şey demeden yere dökülen yemekleri temizlerken, sarı saçlı adam önce tüm restoranı sorun olmadığına dair ikna etti ve sonra da bize döndü.
"Chi ha fatto questo?" Sarı saçlı adam aksanlı aksanlı bir şeyler geveledi. Bense güldüm. İyi ki Edmondo burada değil. Yoksa deli olduğumu düşünebilirdi.
"Ne dediğini anlamadığımızı biliyorsun değil mi?" Ağzımı yaya yaya konuştuktan sonra tekrardan kahakaha attım. İşte bu yüzden içmek zararlı. Yoksa saçma sapan hareketlerde bulunabiliyorsunuz. Ve herkes size deli gözüyle bakabiliyor. Bunu birkaç müşterinin yan gözle bana bakmasından anladım.
"Stai bene, signora?" Bak hala İtalyanca konuşuyor! Aslında İtalyanca olup, olmadığından emin değilim ama öyledir herhalde. Bence hiçbirimiz adamın ne söylediğini anlamadık.
"Bunu kimin yaptığını ve iyi olup olmadığı soruyor." Buse böyle söyleyince güzel bir kapak yediğimi anladım. Zaten evren bana karşı geliyor gibiydi. Ona 'Nereden anladın, kahin misin?' bakışı attım ama sarhoş olduğum için o başka bir şey anlamış olabilir. "Eğitim için İtalya'ya gitmiştim." Buse gözlerini devirerek, oturduğu zaman duruşu bozulmuş olan taytını iki dakikada düzeltti. Ben olsaydım iki günde ancak o taytı düzeltirdim. Çok beceriksizim.
"Çok iyiyim hatta 'I Believe I Can Fly' yani. Hık." Kahkaka atarak kollarımı iki tarafa doğru açtım. Hızla açtığım için bir elimle Selim'in diğer elimle de Melih'in burnunu kırdım. Ama pek umrumda olmadığı için bağırarak "I Believe I Can Fly!" dedim ve kollarım açıkken kendi etrafımda dönerek "Gördünüz mü, uçuyorum!" diye bağırdım. Bir daha kahkaha atarken iki kişi kollarımdan tutarak beni durdurdular. Sarhoş olduğum için normalde de olmayan dengem bu sefer hiç yoktu. O iki gerizekalı beni durdurdukları zaman dengemi kaybedip, kıçımın üstüne düştüm. Etrafımda uçuşan Dylan kafalarını görünce kahkaha attım. "Bakın, Dylan gelmiş." Bir elimle bir Dylan kafasını yakalamaya çalışırken kafa elimin içinden geçti. Mızmızlanırken bir daha hıçkırdım. Bir Dylan kafasının üstünden Bıyıklı'nın kafası da geçince onu arabada bıraktığımı hatırladım. Neyse zaten Bıyıklı burada olsaydı da Dylan'ı göremezdi. Uyurdu o.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Şarap
HumorDünya üzerinde çeşit çeşit insan barındırıyor. Her biri birbirinden farklı. Ama bizim için söz konusu olanlar çok farklı. Mesela bir çocuk hayal edin, hayatta en sevdiği ilk şey kendisi, ikincisi peluş bebekleri olan. Sonra da bir kız hayal edin. T...