Multimedya da Buse rolünde Lauren Mcknight var ^^
Yatağımda duran üç yastık bana yetmiyor. Birini başımın altına, diğerini bacaklarımın arasına sunucusunu da her gece rüyamda gördüğüm Dylan O'brien'e fırlatıyorum. Rüyanızda birini görürseniz, sizi özlediğindendir derler. Ehehehe Dylan benim sevgilim olur. Daha haberi yok ama bulursam söyleyeceğim. Ufak at da götün az kalksın. Öyle bir atasözü olduğundan emin değilim. Sen zaten Ayça'sın. Tamam bu kadar espri bana bu günlük yeter.
Ayaklarımı yataktan sarkıttım. Sonra Maymuş'u aramak üzere salona indim. Kanepelerin arasına baktım. Yok. Televizyonun üstüne bile baktım. Hatta buzdolabına bile. Ben Maymuş'suz uyuyamam. Maymuş benim büyük, peluş, maymun hayvanım. Hayır, Pepee'den kopya falan çekmiyorum. On iki yıldır ben bu hayvanla yatıyorum. Hayvan, hayvanı çeker. Bir kere de bana güzel bir şey söyle ya. Hiç bir şey olmaz.
Merdivenleri yine sürüne sürüne inerken, Maymuş'u abimin alma ihtimalini düşündüm. Kesin o aldı. Sürekli alıyor zaten. Abimin odasına parmak uçlarımda yürüyerek gittim. Çünkü onun odasının yanında misafir odası var. Misafir odasında dört tane misafir var. Onların karşısındaki odada annemler yatıyor. Eğer onları uyandırırsam annem bana kızar. Ve abime borçlu kaldığım harçlığımı vermez. Evet, dün geceki televizyon şovundan sonra güreşte abim yine beni düşürmüştü. 'Dün gece' değil, hala o gecedeyiz. Sadece saat gece dört. Cidden mi? Bu bilgi çok gerekliydi zaten.
Anıl, Buse, Gizem ve Selim bizde kalmışlardı. Çünkü annem çok ısrar etmişti. Onlarda ikinci soruşta kabul etmişlerdi. Ne zorlayış, ne zorlayış, anlatamam size.
"Pişt abi, Maymuş nerede?" dedim abimin omzunu salıncak sallar gibi sallayarak. Abim tek gözünü açıp, bana baktı. Sonra tekrar yatağının içine gömüldü.
"Artık Maymuş'la uyumamayı öğrendim. Üstelik senin o Maymuş'un sürekli kayboluyor. Bence o hareket edebiliyor." Abimin kafasına vurup, dışarı çıktım. Misafir odasına doğru yürümeye başladım.
"Selim, Maymuş'u sen mi aldın?" diye fısıldadım. Selim bir şeyler mırıldandı. Anlamadığım için yorganını açtım. Yok bunda da yok.
"Gizem Maymuş'u sen mi aldın?" Gizem kafasını kaldırıp bana baktı.
"O kim? Evde maymun mu besliyorsunuz?" Gözleri sonuna kadar açılan Gizem, ağzını çığlık atmak için açtı. Hemen ağzını kapattım.
"Saçmalama. O benim peluş hayvanım. Aslında ben istemiştim de annem 'Olmaz.' dedi." Gizem gülümsedi.
"O zaman Anıl'a bakmanı öneririm. Söylemese bile odasında peluş hayvan sandığı var." Gizem sessiz bir kıkırdayıştan sonra yatağına gömüldü. Tabii rahat ederler, sonuçta annem bu kanepelere servet yatırmıştı.
"Anıl, Maymuş'u ver." Anıl gözlerini açtı. Sonra elinde ki Maymuş'a daha sıkı sarıldı.
"Hayır. Bu gece onunla uyuyacağım." Yüzüme sinirli bir ifade geçti.
"İyi de benim o." Anıl omuz silkince, ellerimle Maymuş'u sımsıkı kavradım. Ve çekmeye başladım. Ben çektikçe o da çekiyordu.
"Uyuyamıyorum." Kaşlarımı çatarken, biraz daha çektim.
"Asıl ben uyuyamıyorum. Ver onu." Anıl biraz daha çekti. Onda öküz gücü varsa bende de beygir gücü var. Hadi bakalım, biraz daha zorla da kolların iflas etsin.
"O zaman başka bir peluş hayvan ver. Ama bana bir peluş hayvan ver."
"Niye, peluş hayvansız uyuyamıyor musun?" dedim sesime alay katmaya çalışarak. Kafasını iki yana salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Şarap
HumorDünya üzerinde çeşit çeşit insan barındırıyor. Her biri birbirinden farklı. Ama bizim için söz konusu olanlar çok farklı. Mesela bir çocuk hayal edin, hayatta en sevdiği ilk şey kendisi, ikincisi peluş bebekleri olan. Sonra da bir kız hayal edin. T...