Multimedyada Arda var ^^ Bölümü hikayeyi yazmamda yardımcı olan en yakın arkadaşıma ithaf ediyorum. Zaten etmezsem üzerimde yeni öldürme işlemleri uygulayacaktı sjsjjss
"Kalksana lan. Saat öğlen iki oldu. Bir dahaki sefere seni uyandırmayacağım." Abimin huysuzluk dolu sesine dair hiçbir tepki vermedim. Öğlen ikiyse ne olmuş yani? Hem daha altı olmamış işte.
Akşam altıda Buse bana yemek ısmarlayacaktı. Dün kaybetti. Tabii ki yemeğimi isterim. Ama işin kötü tarafı bu yemeğe iki kız olarak çıkacak olamamızdı. İki kız olmamızda sorun yoktu. Sorun bu kızdan birinin Buse olmasıydı. Lan ben Buse'yle üç saati nasıl geçireceğim? Bunların hepsi Gizem'in aklından çıkıyordu.
"Ayça, kalk. Bak kalkmazsan Maymuş'u yerim." Yüzümü buruşturarak abime baktım.
"Maymuş'a dokunursan seni öldürürüm." Maymuş benim kara gün dostum bir kere. Üstelik gece yarısı konuşabiliyor. Aynen diğer peluşlarım gibi.
"Ne yani, aptal bir peluş benden mi değerli?" Abim kaşlarını kaldırdı.
"Evet." Kafamı salladığımda, abim homurdanarak odadan çıktı. Böylece bir süre daha uyuyabilirim. Gözlerimi kapatıp, kendimi yumuşak yorganın içine bıraktım.
***
Yüzümü gıdıklayan kişi kim ise onun götüyle kafasını presleyeceğim. Anne yoksa beni o pis tuvalet fırçası ile yüzümü mü siliyorsun? Tamam söz banyo yapacağım.
Hortlamış bir şekilde yataktan fırladım.
"Ah, sonunda kalktın. Kış uykusuna daldın sanmıştık." Kulağımın dibindeki sesin sahibine baktım. Buse? BUSE? BUSE!?
"Oha, Buse!?" Buse bana onu uzaylıya benzetmişim gibi baktı.
"Ben insanım tamam mı? Bakma öyle." Buse suratını astı. "Sadece seni almaya gelmiştim. Tabii yemeği yatağınla yiyeceksen hiç sorun değil." Gözlerimi ovuşturarak bu kişinin Buse kılığındaki abim olmadığından emin oldum. Evet, bu kesinlikle Buse'ydi. Hani şu XXL asosyal olan.
"Saat kaç ki?" dedim yatakta bağlaç kurarak. Buse havalı bir tavırla telefonunu cebinden çıkardı.
"Altıya yarım saat var. Seni güzel bir kafeye götüreceğim. Tabii kafe kapanana kadar uyumazsan." Buse tek kaşını kaldırarak bana 'Ayı mısın, nesin? Çık artık şu yataktan.' bakışı attı. Bakışları nasıl da güzel okuyorum.
Bacaklarımı aşağı sarkıtıp, Buse'nin önünde ayağa kalktım.
"Peki. Gidelim." dedim ve saçlarımı geriye attım. Buse bana tek kaşını kaldırarak bakmaya devam etti.
"Pijama partisine gitmiyoruz. Gerçi seni bu halde oraya bile kabul etmezler. Uykunda ne yapıyorsun sen?" Homurdanarak dolabıma doğru yürüdüm. "Biliyor musun? Şu iş bitsin, Gizem'den acımı çıkartacağım." Buse benle konuşmaktan çok, kendi kendine konuşuyor gibiydi.
"Benle takılmak bu kadar mı kötü?" Kafamı Buse'ye çevirdim. İstemiyorsa, pekala, onu burada tutmazdım. Tamam, önce yemeğini yerdim. Sonra onu bırakırdım.
"Bir şempanzeyle takılmaktan bir farkı yok. Sıkıcısın." En azından şempanzeler zekidir. Sen değilsin.
"Daha önce aynaya baksaydın zaten sürekli bir şempanzeyle beraber olduğunu anlardın." Duble kapak! Buse hiç alınmamış gibi bana o baygın bakışlarıyla baktı.
"Evet, Gizem bir şempanze. Sen yanımıza gelince, bir arkadaşı da oldu." Dolabın kapaklarını bıraktım. Ve önüne gittim.
"Memnun değilsen, sırf Gizem istedi diye beraber yemek yiyecek değiliz." dedim sinirle. Buz gibi olduğunu umduğum bakışlar atıyordum. Ama buz gibi değil, dondurma gibilerdi. Çünkü dondurmalar tatlıdır. Ve soğuk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Şarap
HumorDünya üzerinde çeşit çeşit insan barındırıyor. Her biri birbirinden farklı. Ama bizim için söz konusu olanlar çok farklı. Mesela bir çocuk hayal edin, hayatta en sevdiği ilk şey kendisi, ikincisi peluş bebekleri olan. Sonra da bir kız hayal edin. T...