Menajer iki kolumdan tutup kaldırdı beni. Sinirden kuduruyor, menajerin sıkıca sarmış kollarından kurtulmaya çalışıyordum. Jongdae hınçla ayağa kalkınca beni arkasına çekti:
"Yah,Kim Jongdae!"
"Sen karışma!" deyip menajeri itti ve arkasına saklanmış beni sertçe çekip aldı.
"Eğer, hemen,şimdi, beni bırakmazsan ikinci yumruğu yiyeceksin; ama bu sefer gözünü çıkarırım!"
" Kes sesini! Sakın İnci! Sakın bir daha bana vurma! ... "
Sert bakışlarının yumuşadığını gördüm. Sesi titreyerek:
"Sakın bir daha bana dokunma."
Benim de öfkem kenara çekilmişti. Anlamaya çalışıyordum. Tam anlamıyla saçmalayark şunu dedim:
"Niye?"
Kollarımı tutan ellerinden birini saçlarına daldırdı ve sinirle etrafa bakındı. Tıpkı beni düşürdüğü günkü gibi. Masum duyguları kenara itip çehremi sertleştirdim.
"Çünkü öyle olmasını istiyorum."
"Sen istediğin için değil..." Kulağına yaklaşıp fısıldadım. Tüylerinin ürperdiğini görebiliyordum.
"Ben artık senden tiksindiğim için sana dokunmayacağım."
Kolumu tutan eli sanki mümkünmüş gibi daha da sıkılaştı. Acıyla inledim:
"Sen de bana dokunma o zaman!"
"Sen istediğin için değil..." Yaklaştı. Kulağıma değil boynuma doğru fısıldadı. Konuşurken dudakları tenime değiyordu. Hiçbir tepki vermemek için kendimi sıktım.
"... artık nasıl olabiliyorsa senin gibi gereksiz gururlu eziklere yaklaşmak istemediğim için dokunmayacağım."
Vurmak işe yaramıyordu. Ağlamaya başladım. Sinirimi dışarı yansıtamamak çok kötüydü. Hırsla sarsıla sarsıla ağlıyordum. Ne yüzsüz bir şeydi bu ya! Hadsizin tekiydi! Nerde durması gerektiğini bilmiyordu. Bana ezik demişti.
Kolumu çeksem de bırakmadı. Daha sıkı tutuyordu aksine.
"Bırak!" diye tısladım.
Kafasını iki yana salladı. Menajer Chen itince kafasını çarpmış olacak ki acı içinde kıvranıyordu. Bana yardım edebilecek gibi görünmüyordu. O sırada koridorun sonunda Lay'i gördüm. Görüş açısından çıkmadan önce sesimi duyurmalıydım.
"Aaah! Bıraksana, yeter be! Tecavüzcü gibi!" diye haykırdım. Sesimi duymuş olması için içimden dua ediyordum. Çok şükür ki arkasına dönüp bize doğru baktı. Benim bağırdığımı anlayınca sessiz adımlarla Chen'in arkasından omzuna dokundu. Hayal ettiğim şey böyle sakin bir dokunuş değil de ama yine de Chen'in sıkı ellerini gevşetmeye yetmişti. Lay, Chen'e:
"Ne yaptığını sanıyorsun?" derken hala Chen'in gevşek ellerinin tuttuğu kolumu sakince çekip aldı. Belimden sarıldı. Öyle bir sarılışı vardı ki kimse bir şey anlamazdı. Ne? Kim neyi anlayacaktı ki zaten?! Hele o sakin ama bir o kadar da sinirli konuşuşu Chen'i çok daha fazla afallatmıştı. Mutluydum. Benimle ne zaman uğraşsa zararlı çıkan kendisi oluyordu. Bunu hala anlayamamış olması kendi aptallığıydı. Yandan yandan sırıtırken sesli olarak:
"Yazık... Korkmuş görünüyorsun."
"Pişman..." dedi kuru bir sesle.
Şaşırmıştım. Hemen vicdan azabı duyuyordu. Sert duruşunun altında temeli çok da sağlam olmayan gecekondular yatıyordu.
"Menajerimiz..." diye geveledim.
Yanına gittim. İyi olduğunu söylerken zorlukla ayağa kalkmıştı. Onun revire gitmesine yardım ederken benim gitmem gereken fotoğraf stüdyosunun yerini tarif etmişti. Şirket o kadar büyüktü ki kaybolabilirdim. Bu tarifler alışılagelmişti. Kıdemli stajyerler her odayı ezbere biliyor olsa da daha önce fotoğraf stüdyosunu gördüğümü hatırlamıyordum. Sallana sallana ilerlerken bizim maknae -eski üye- İnha seslendi:
"Unni, seni bekliyoruz!"
"Geliyorum tatlım!"
Koşarak stüdyoya daldım. Chen ve Lay de buradaydı. Araları düzelmiş gibi görünüyordu. Ne demişlerdi birbirlerine de böyle barışmışlardı bilmiyorum ama iyi olmuştu. Sonuçta grup arkadaşlarıydılar. Benim yüzümden grubun arası bozulsun istemezdim. İçerisi biraz kalabalıktı. Çekim yapacak olanları bir kenera çektiler. Soru soran gözlerle grubun geri kalanına bakıyordum.
"Unni,sizi izlemeye geldik!" diye bağırdılar. Ezgi,ben ve Buket debut öncesi reklam amaçlı markaların fotoğraf çekimine katılmıştık. İşte tek sorun Lay ve Chen'in de burda olması,dolayısıyla onlarla poz verecek olmamızdı. Sakin kalmaya çalıştım. İçeri bizimle aynı zamanlarda çıkış yapacak olan erkek grubunun lideri girdi. Çekimlere o da katılacaktı. Yakışıklıydı. İkimizin iyi bir imaj yaratacağını düşünüp tekrar içimin mutlulukla dolmasına izin verdim.
Saatler ilerliyor,bizi izleyenler yorulup teker teker gidiyordu. Ezgi ve Buket'in işi bitmiş. Birkaç fazladan çekim için ben kalmıştım. O lider çocuk da gitmişti. Dayanabilirdim. Sadece birkaç fazla flaş sesi duymaktan kim ölmüştü! Fotoğrafçı makyajım özenle akıtıldıktan sonra benden birkaç seksi fotoğraf aldı. Lay'in önünde böyle pozlar vermekten hoşlanmamıştım. Utançtan kızarmamasını umdum yanaklarımın. Ardından Lay,Chen ve benim üçlü fotoğraflarım... Ah,birkaçtan fazla flaş patlıyordu! Sonunda:
"Şimdi sadece İnci... Yukarı doğru bak. Yüzüne sprey sıkın!" diye seslendi.
"Ağlıyor gibi... Evet... Biraz daha hüzünlü lütfen. Hayır. Olmadı."
Çenemden tutup açımı ayarladı.
Tekrar makinenin başına geçti. Fotoğrafçı ve Chen iyi arkadaştı. Geçerken birbirlerinin omuzlarına dokunuyorlardı. Mercekten bakıp sinirle kafasını kaldırınca biraz korkmuştum:
"Yah! Ben kafanı kaldırıyorum, sen indiriyorsun! Ayrıca gözlerini biraz hüzünle boğ! Ya hu Jongdae'nin telefonunda nasıl baktıysan,yine öyle bakıver işte!"
"Ne telefonu?"
"Ana ekrandaki fotoğraf işte canım!"
Tekrar merceğe döndü. Jongdae'nin telefonu... O gece... Ağlarken... Kafam kalkık ve evet,gözlerim hüzünle,hayır! Acıyla boğuktu. Anaekranda benim fotoğrafım ne geziyordu?! Telefon kırılmıştı. Ben kırmıştım hatta! Üstelik ekranda Yuri ve kendisinin yılışık pozu vardı. Lay'in sesiyle kendime geldim:
"Ne fotoğrafı? Göster şunu. Hemen!"
"H-Hayır."
"Çıldırtma beni!"
Araya girmek istesem de işaret parmağını uzatıp susturdu beni.
"Hemen fotoğrafı aç ve gözlerimin önünde sil!"
Paniklemiş olan Chen bir anda sinirlendi ve:
"Sen kimsin? Ona benden yakın mısın? Onu öptün mü?!"
**ALLAH'ını seven yorum yapıp oy versin :D Fikirlerinizi, düşüncelerinizi merak ediyorum. Saranghamnida ^^~~**
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bir Gün Ben De Sunbae Olacağım!"
Fanfiction"... Hadi söyle,kendini onun yanında nasıl hissediyorsun?" "Oh Ha Ni gibi." Stajyer olduğu için hoşlandığı sunbaesi tarafından dikkate alınmayan hatta küçümsenen birisi o. Dengelerin değişmesine çok kalmadı.