Mesaja boş boş baktım bir süre.
"Neden?" dedim sonunda.
"Son birkaç şey söylemem lazım."
"Burdan söyle."
"Mızmızlanma lütfen."
"Sanane be! Sen kime emir veriyorsun?!"
"Son kez yüzüme bakmayacağın kadar iğrenç olamam."
"Yoo, gayet de öylesin."
"Yarın stüdyo kapısına gelirsen sevinirim. Merak etme ben de seni görmeye çok meraklı değilim."
"Hööö!"
Asla gitmeyecektim.
Sinirle mesaj sekmesini kapatıp Chen'i aradım. Açacak mıydı bilmiyordum elbette. Bekledim, bekledim... Açmadı. Bir süre sonra üzerime ceketimi almış yavaş adımlarla şirkete ilerliyordum. Ses pratiği yapmaya karar vermiştim. Yolda şarkı söylüyordum. Jongdae'nin şarkısını...
(...) Kaybetmeme ramak kaldı seni.
Değerini şimdi anladığım için öldürmek istiyorum kendimi.
Daha önce de söyledim sana
Dudakların beni tahrik ediyordu,bırakamadım. (...)Şarkıyı baştan sona söylediğimde çoktan şirkete varmıştım. Şirketin girişinde ayağım mermere takılınca yere kapaklandım. Dizimi kapı kirişi çizmişti ve kanıyordu. Kanarkenki o yanma hissini bilirsiniz: acıtır,uyuşturur,sızlatır... Bense tüm aksilikler üst üste gelince tıkanıp kalıyordum. Ağlamaya başladığım sırada bir el geldi gözümün önüne:
"Yah,serseri! Yerde ne yapıyorsun?"
"Heechul Sunbae... Düştüm."
"Düz yolda düşmeyi başarabildin demek... Umarım tüm ELF'lerimiz senin gibi değildir. Amip gibisin."
"Sunbae! Kaldırsana ne bakıyorsun öyle sırıta sırıta?!"
Elini omzumdan çekip ayağıyla bacağıma vurdu. Ben devrilirken o kahkaha atarak uzaklaşıyordu. Aish! Bu herif..!
Bir yandan Heechul'a söylenirken bir yandan da topallayarak stüdyolardan birine girdim. Kanepelerden birine boylu boyunca uzanıp bir süre dinlenmeye karar verdiğim an biri bir şeyler içiyormuş gibi bir ses gelmeye başladı. Etrafa bakındığımda kanepenin arkasında Kyuhyun Sunbae'nin şarap içtiğini gördüm. Tabii adam zengin. Şarap içecek!
"Sunbae?"
"Selam İnci."
"Burada ne işin var?"
"Kangin'le Yesung kavga etti. Ortam durulana kadar buraya saklanmaya karar verdim."
"Heenim de dışarı gitti. Demek o da senin gibi..."
"Şimdi gideceğim ve hiçbir şey olmamış gibi olacak ortam. Erkek kavgaları öyle olur."
Kafası ufaktan gidiyor gibi gelince:
"İstersen çok içme." dedim.
Cevap vermek yerine şişeyi bırakıp ayağa kalktı:
"Ben gidiyorum. Provamız bitmedi."
"Woah! Çok çalışıyorsunuz! Hasta olmayın sonra?"
"Yıllardır böyle çalışıyoruz biz. Alışkınız."
Kapının sesi duyuldu sonra. Omuz silkip tekrar yatar pozisyona geçtim. Ah... SMTown konseri yaklaşıyordu. Ceo'yu Türkiye için ikna etmeye çalışıyordum. SuJu sunbaelerimle beraber gizlice QOR-T(Toki) için albüm bile hazırlamıştık. Sadece şirketin alt grup fikrini kabul etmesi lazımdı. SMTown olursa da ilk kez orda çıkış yapmış olurduk. Her şeyi planlanmıştık. Sadece ve sadece CEO'nun imzası lazımdı. Yerimde hırsla tepindim. İstiyordum! En iyisi olmayı, farklı bir grupta daha özgür şarkı söyleyebilmeyi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bir Gün Ben De Sunbae Olacağım!"
Fanfiction"... Hadi söyle,kendini onun yanında nasıl hissediyorsun?" "Oh Ha Ni gibi." Stajyer olduğu için hoşlandığı sunbaesi tarafından dikkate alınmayan hatta küçümsenen birisi o. Dengelerin değişmesine çok kalmadı.