5. BÖLÜM~사랑합니다 - Saranghamnida

538 71 18
                                    

Önemli Duyuru!!
Arkadaşlar ben İnci'nin ağzından yazıyorum ama İnci'nin düşündüğü her şey doğru olmayabilir. Mesela dizi izlerken karakter bir şey der ama aslında öyle değildir bu sadece anakarakterin düşüncesidir. Yani kitabı okurken kendi düşüncelerinizle ilerleyin. "Bence..."leriniz önemli benim için. Ayrıca geçen bölüm size seksi konseptte olmanı istemiyorum derken Chen bir ipucu vermişti ama hiçbiriniz anlamadınız -,- Arada böyle şeyler yaparım ben. Yani dikkatli okuyun hahaha :D VE! OY VE YORUMLARINIZ BENİ ŞEVKE GETIREN EN BÜYÜK ETKEN. SİZ OY VERMEDİKÇE SEVİP SEVMEDİĞİNİZİ DİLE GETİRMEDİKÇE BEN HOŞNUT OLMADIĞINIZI DÜŞÜNÜRÜM.

Gergin gergin Lay'e diktim gözlerimi:

"Ne işin var burada?" dedim.

"Seni merak etmişler. Aradılar,geldim."

"Seni aramak yerine beni arasalar daha akıllıca olurdu." deyip elimi cebime attım. Amacım ceketimdeki telefonu çıkarıp "bakın telefon.s" triplerine girmekti ama hayır... Telefonu bulamadım.

"Ah! Telefonum! Kesin aşağıda düşürdüm. Ben hemen bakıp geliyorum." dedikten sonra cevap beklemeden koşar adım merdivenleri indim. Yerde dizlerimin üstünde telefonumu arayıp duruken aynı benim gibi birinin daha telefonu aradığını fark ettim:

"Lay,ben hallederim. Sen evine git. Gecenin üçünde burada işin ne!"

Açıkçası ısrar etmesini beklemişsem de hemen toparlandı:

"Chen'in elmacık kemikleri kıskandığında -o farkında olmadan- belirginleşiyor. Ne tuhaf ki bu aralar o kemikler belirginliğini hiç kaybetmedi. Bense onun aksine kıskandığımda o şeyi elde ederim. Pasif biri Jongdae,değil mi?"

Cevap veremedim. Sanki bir şeyi iğneliyor gibiydi ama benimle alakası olmadığı için bön bön bakmakla yetindim. Bu bakışlarıma daha fazla katlanamamış olmalı ki ellerini cebine koydu ve iyi geceler diledikten sonra yavaş yavaş ilerlemeye başladı. Ah! Sanki derdim yok! Bana gelmiş Chen'in kemiklerinden bahsediyor! Bana ne olum onun kemikleri- Ayh,bir hoş oldum. Doğru ya,Chen'in en çok o kemiklerini seviyordum. Ağağağağ! Aşkım ya ben bu çocuğu mıncıklarım be! Isırırım o yanaklarını! Ah... Yine ne yapıyorsun İnci?! Telefonun kayıp ve sen yerde Chen'i düşünüp feels geçiriyorsun.

   Akşam karanlığında telefonumu bulamayacaktım. Kalkıp eve gittim. Sabah olduğunda belki yeni bir telefon için şirketten izin alabilirdim. Ya da şirket bana 3310 verebilirdi?? Bu ihtimali geç. Günahlarını bile vermezler.

**ertesi gün**

Sabahın en erken saatlerinde yine şirketteydik. Telefonum olmadığı için kızların peşinden ayrılmıyordum. Hep birlikte kafeteryadaki boş bir masaya oturup sohbet etmeye başladım. Başımdan geçen her şeyi anlattım. Öpüşmemiz ve ardından gerçekleşen her şey hariç.

"Eh,fena değilmiş." dedi Ezgi.

"Aynen. İyi bir aile sanırım." diye devam etti Buket. Sahte gülümsemeler ve tasdikleyen baş hareketlerimle durumu idare ediyordum o sırada:

"Sakın bir daha Lay'i eve almayın. Ne işi var elin adamnın evimizde. Hayır, aramaya bile çıkmamışsınız."

"Ya aslında..."

diye sırnaşmaya başladı Buket:

"Belki sana gönderdiği çiçeklerden sonra biraz yakınlaşırsanız falan dedik de... Öyle-"

"Ne çiçekleri?" dedi tanıdık bir ses:Jongdae.

Birden ayağa kalktım ve sandalyeyle birlikte oturduğumuz masayı da devirdim. Ah şu basenler... Jong ve kızlar şaşkın şaşkın masaya bakarken ben dünün etkisiyle Chen'in dudaklarından başka yere bakamıyordum. Öksürüp kendime geldiğim sırada Chen de bana baktı:

"Bir Gün Ben De Sunbae Olacağım!"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin