İkisine bakarken hala ağlıyordum. Ayakta durmakta zorlandığımı fark ettiğim an sürünür gibi kendi yatağıma ilerledim. Ezgi ve Kyoung yatakta doğruldular:
"Senin neyin var?" dedi Ezgi. Burnumu çektim:"Sanırım bir psikolağa görünmem gerek. Çok kötüyüm şu aralar."
Kyuhyun Sunbae'nin resmini bastırdığım yastığı başımın altına alıp biraz olsun rahatlamak adına gözlerimi kapattım.
"Herkes zor zamanlar geçirir. Doktora gitmene gerek yok. Hele her gün bizi hediyelere boğan hayranlarımız ve onların sonsuz sevgisi varken..."
"Bu kişisel bir şey. Anlamanı beklemiyorum."
"Seni en iyi ben anlarım İnci çünkü beni de en iyi sen anlıyorsun."
Derin bir nefes alıp sinirle oturur pozisyona geldim:
"Söyle o zaman! Ne yapayım?! Arabada eve gelirken Jongdae hüngür hüngür ağladı!"Chen'e uzun zaman sonra ilk kez Jongdae dediğimi fark ettim.
"Niye ki?" diye sordu Kyoung.
İkisine de sinirle baktım. Nefesimin ciğerlerimi zorladığını hissediyordum. Sonunda dayanamadım:
"Sanırım mutlu çift görmeye hazır değilim."Hızla kalktım ve gözümü yerden ayırmadan odadan çıktım. Bana sarılmak için gelen bir üyeye de fırsat vermeden banyoya ilerledim ve tabii ki kapıyı kilitlemeyi unutmadım. Bilirsiniz... Atarlı kızlar, kapıyı kilitleyerek kapatırlar.
Küvetin kenarına oturdum. Hala titrediğimi hissediyordum. Chen sarılıyordu. Canı istediğinde kameraları bahane edip öpüyordu. Sonra ben istemeyince ağlıyordu. Onu bu kadar yorduğum için ben de suçlu hissediyordum. Lay desen... O da beni yoruyordu işte!Kızlar kapıyı kıracak gibi tekmeleyene kadar içerde kırk dakika boyunca ağladığımı fark etmemiştim. Göz yaşlarımı silmeye tenezzül etmeden kapıyı açar açmaz Ezgi kollarımdan tuttu:
"Bu halin ne?! İyi misin?""İyiyim." diye mırıldanıp ellerinden kurtuldum ve odaya ilerlemeye başladım. Bu sırada televizyon karşısında zap yapan Buket'e takıldı gözlerim. Sinirle bağırdım:
"Ne yapıyorsun sen öyle?!"Şaşkınlıkla karşılasa da cevabı sakince verdi:
"Televizyon izliyorum. İzleyemez miyim?""Hayır!" deyip düğmesinden kapattım aleti. Diğer kızların gerginlikle bizi izlediklerinin farkındaydım. İnha'nın pofuduk terliklerini çiğneyerek tepesinde dikildim:
"Kaç gündür nerdesin?!""Burdayım İnci. Neyin var senin?"
"Canın isteyince gecelere kadar dışarda kalamazsın. Dün ve bugün sabah şirkete de uğramadın. Ses çalışmak yerine televizyon izliyorsun."
"Biraz dinlenmek istiyorum!"
"Evet! Haklısın! Ben orda sinir krizi geçirirken sen dinlenmeni halletmelisin değil mi?!"
Ayağa kalkıp bir şey söylemeden gitmeye başladı. Tam o sırada Ezgi gelip kolundan tuttu:
"Nereye gidiyorsun?""Noluyor be!"
Debeleniyordu. Ezgi'nin neden bu kadar sinirlendiğini bilmesem de onları ayırmaya çalışmadım ama giderken Buket'i tehdit ettim:
"Kendine çeki düzen vermezsen CEO'yla toplantı isterim."
**Ertesi Gün**
"Biraz daha gülümser misin İnci?"
Comeback çalışmalarımız son sürat devam ediyordu. MV hazırdı ve şimdi fotoğraf çekimlerindeydik gel gör ki dünkü tartışmadan sonra dikkatimi toplayamıyordu. Foto asistanın sertleşmeye başlamış sesiyle gülümsemeye çalıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bir Gün Ben De Sunbae Olacağım!"
Fanfiction"... Hadi söyle,kendini onun yanında nasıl hissediyorsun?" "Oh Ha Ni gibi." Stajyer olduğu için hoşlandığı sunbaesi tarafından dikkate alınmayan hatta küçümsenen birisi o. Dengelerin değişmesine çok kalmadı.