ÖNEMLİ AÇIKLAMA
Arkadaşlar önceki bölümde dramanın ilk sahnesini yazmıştım. Bir şey anlatmama rağmen yine de "Porno gibi.s" diyenler oldu. Yani utandım ben de ama şunu bilin ki ben +18 meraklısı değilim. Fark ettiyseniz bunca zaman öpüşme sahnelerini bile diğer yazarlara nazaran oldukça yüzeysel anlattım. Ben bu sahneyi aklımda canlandırarak hot scene tarzı düşünerek yazmadım ama yine de tepki alıyor. Haksız bir tepki bana göre ama yine de rahatsız ve üzgün olduğumu bilin. Anlayışla karşılamanızı ve empati kurmanızı istiyorum. Kitabıma olan desteklerinizi esirgemeden bu yolda benimle birlikte yürüyün lütfen. Zaten finale kadar on bölüm bile yok. Sanırım diyeceklerim bu kadar. İyi okumalar..."Şarkı için ellerine sağlık. Müzik kitaplığıma ekledim bile."
"İnci-ah... Nasıl böyle dersin?"
"Nasıl yani?" dedim sıkıntıyla.
"O şarkının sözleri sana tanıdık gelmiyor mu?"
"Tabii ki geliyor."
"Ama yine de duygularımı görmezden geliyorsun."
Yutkunup belime dayadığım elimin tırnaklarını tenime geçirdim. Ben seçim yapamıyor değildim. Ben kararsız değildim. Ben şıpsevdi de değildim. En zor zamanlarımda yanımda olan Lay'le mutluluğumun sürmesini istedim en başta. Tabii ki olmadı. Şimdi kötü şeyler oluyor aramızda. Kesinlikle yürümeyecek bir ilişkiyi üç yılın hatrı için kestirip atmıyordum. Chen konusunda ise... Onun duygularını görmezden gelmiyordum. Aksine safiyene ve tamamen dürüst duyguları için kalbimde bir karşılık köşesi bile var onun için. Ama... Ama söyleyin: Siz benim yerimde olsanız ne yapardınız? Arada kalmaz mıydınız? Üç yılımı geçirdiğim sevgilimi gerçek aşkım iyileşti diye nasıl bir çırpıda bırakabilirdim! Kabul! Ben Jongdae'ye aşığım! Hayatımda kalması gereken ve gerçekten sevdiğim tek kişi o! Yine de Lay'in şansı var gözümde. Resmen ilerleyen bir ilişkiyi ezmektense eskide kalmış bir tutkunun önüne geçmeye çalışmak daha mantıklı değil miydi?!
"Chen... Lütfen mantıklı olalım."
"Mantık arayamıyorum artık. Hayal kırıklığı benim için. O kadar emek verdiğim albüm için... Şaka gibi!"
Öğle arası bitmiş olacaktı ki koridordan bir sürü çalışan geçiyordu. Hepsinin telaşı yüzlerine yansımıştı. DBSK geri dönüşü için koşuşturuyorlardı büyük ihtimalle. Chen sesini yükseltmeye başladığı için fısıldadım:
"Sessiz olur musun?"Birden birkaç adım geri çekilip bağırdı. Kırmızıya dönen teninden yeşil damarları daha çok belli oluyordu:
"Yeter artık! Artık dayanamıyorum!"
Tüm ekipler dondu kaldı ve bizi izlemeye başladı.
"Senin için deli olduğumu görmüyor musun?! Senin için şu aptal ilaçlardan ne kadar çok aldım biliyor musun? Bana bak... Ben seni seviyorum İnci. BEN SENİ ÇOK SEVİYORUM!"
Birkaç saniye suratıma bakıp arkasını döndü ve insanlara çarparak ilerlemeye başladı. Sert nefeslerim göğsümü şişirirken etraftaki gözleri üzerimde hissetmek hiç hoş değildi. Jongdae çoktan koridoru geçmişti ama arkasından koştum. Görüş açıma pratik odasının kapısını açarken dahil oldu. Derin bir nefes alıp ben de kapıyı açarak içeri girdim. Kapı sesini duyunca saklandığı kolondan başını çıkardı.
"Yah, ne var?"
Cevap vermeden yanına gittim. Bağdaş kurup yanına oturdum.
"Özür dilerim. Sadece şunu bilmeni istiyorum:Ben duygularının farkındayım ve saygı duyuyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bir Gün Ben De Sunbae Olacağım!"
Fanfic"... Hadi söyle,kendini onun yanında nasıl hissediyorsun?" "Oh Ha Ni gibi." Stajyer olduğu için hoşlandığı sunbaesi tarafından dikkate alınmayan hatta küçümsenen birisi o. Dengelerin değişmesine çok kalmadı.